Yerli turist yersiz endişe!

GEÇENLERDE, Ankara'da yaşayan, orada ticaretle uğraşan bir asker arkadaşımla görüşüyorum telefonda. Biraz eskilerden, biraz ailelerden, küçüklerin karnesinden, büyüklerin sağlık durumlarından falan konuştuktan sonra

GEÇENLERDE,

Ankara'da yaşayan, orada ticaretle uğraşan bir asker arkadaşımla görüşüyorum telefonda.

Biraz eskilerden, biraz ailelerden, küçüklerin karnesinden, büyüklerin sağlık durumlarından falan konuştuktan sonra "İşler nasıl birader?" dedi, "Kesat" dedim.

"Niye?" dedi, "Kriz var turizmde. E haliyle bu durum bizim sektöre de yansıyor" dedim.

"Hadi İç Anadolu'da falan kriz var da, bari siz yapmayın. Orada her yer otel, her yer lüks restoran, disko bar değil mi? Onlardan gazeteye reklam alsanız bile size en az 2-3 sene yeter" dedi, "O işler öyle senin bildiğin gibi değil canım" dedim.

"Nasıl yani?" dedi, "Aç kulaklarını, iyi dinle" dedim.

Ve şöyle devam ettim: "Otelcinin, diskocu ve barcının hedef kitlesi bizim gazetelerin okuyucusu değildir. Alanya'daki gazeteleri veya yerel televizyonları ekseriyetle şehrin yerli halkı veya esnafı okur, izler. Onların da zaten şehirde evi barkı olduğundan beş yıldızlı bir otele, o senin 'reklam verirler' dediğin lüks restoran veya diskolara gitmezler. Gitseler bile çok nadirdir. Bu yüzden, söylediğin gibi her yer lüks otel dolu ama belki hatır gönül, eş dost ilişkisinden reklam alınıp verilir, oradan gelen paralar da sanılanın aksine bizim sektörü ışıtmaz."


***

"Basın/Turizmci Reklam İlişkisi" paradoksu bizim esnaf arkadaşın kafasına yattı, ikna oldu ama elbette soruları bitmedi.

"Bildiğim kadarıyla başta Rusya olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinde kriz var ve bu sene sizin oraların pek tadı tuzu yok. Peki Alanya'nın yerli turistle arası nasıl? Yerli turist sezonu kurtarmaz mı?" dedi, "Aramız limoni" dedim, muzip bir ses tonuyla "O niye yahu?" dedi.


***

Vereceği cevabı bildiğim halde, "Misal sen ailenle bayram tatilinde gelir misin Alanya'ya?" dedim, "Gelmem" dedi, "Neden?" dedim, "Bu sene cümbür cemaat Çeşme'ye, Alaçatı'ya, belki oradan bir günlüğüne Bodrum'a falan gideceğiz" dedi.


***

"Neden?" dedim, "Çünkü" dedi, ve şöyle devam etti: "Ulusal televizyon kanallarının magazin programlarında, ulusal gazetelerin magazin eklerinde hep oralar gösteriliyor. Bütün ünlü şarkıcılar, futbolcular, sanatçılar, işadamları, kısacası televizyonda gördüğümüz ünlü namına kim varsa aşağı yukarı hepsi orada. Belki yolda karşılaşıp bir iki fotoğraf çektiririz, belki aynı kafeteryada yan masada otururken bir iki laflarız diye, biraz da oraları merak ettiğimizden gidiyoruz. Basın sürekli oraları gösteriyorsa, ünlüler hep oralara gidiyorsa bir bildikleri vardır. Denizse Alanya'da da var, Çeşme'de de. Kumsa Alaçatı'da da var, Alanya'da da. Güneşse Bodrum'da da var, sizin orada da. Biz bu sene üç dört arkadaş kararımızı verdik, yerlerimizi ayırttık, çoluğu çocuğu da alıp Ege'ye akacağız. Size 'açık büfeci ve herşey dahilci' Ruslarınızla şimdiden hayırlı bayramlar diliyorum."


***

Vedalaşıp telefonu kapattık ve "potansiyel yerli tatilci" olan arkadaşımın bu sözlerinden sonra, bir zamanlar Alanya'yı "ufak olsun benim olsun" anlayışı ile yöneten ama "butik şehir" özlemini hayata geçiremeden görevine "elveda" diyen bir zihniyetin Alanya medyasına söylediği şu sözler aklıma geldi...

"Sakın ola plajlardaki turist kızları çekip de ulusal medyaya falan göndermeyin. Ondan sonra şehir yazın yerli turistten geçilmiyor."