"YEREL seçimler yine bir Dünya Kadınlar Günü sonrasına denk geldi” cümlesindeki iki betimleme de aslında eksik. Birincisi, “Yerel Seçim” değil, “Mahalli İdareler Seçimleri”. İkincisi ise “Kadınlar Günü” değil, “Çalışan yani Emekçi Kadınlar Günü”…
Bırakın cinsiyet ayrımcılığı konusunda yol almayı, kadına yönelik şiddetin, istismarın arttığı; en azından bunca çabaya karşı azalmadığı bir zaman dilimindeyiz. Dolayısıyla 8 Mart bu anlamda mesajların yoğunlaştığı bir gün olacak.
Ama bir de -hadi yanlış olduğunu bildiğimiz halde kullanalım- yerel seçimler var gündemde. Çöpümüzün toplanıp, suyumuzun sağlandığı; bize konforlu bir yaşam sunulmasından başka bir dileğimizin olmaması gereken, oysa beka sorunu haline getirilmiş bir seçim gündemi…
Erkekler tarafından yönetilen, seçeneklerin onların liderliğinde belirlendiği bir hayat memat kavgası. Yerel basın tarafından hikmetinden sual olmaz diye nitelenen koskoca siyasilerin; içlerinde akrabaları, arkadaşları, komşularının da bulunduğu karşıtlarını terörist diye nitelediği. İşin daha da trajiği, kendisine bu suçlamalar yöneltilenlerin gıkının çıkmadığı.
Neyse; dönelim kadınlara…
Alanya’nın “çok erkek!” bir şehir olduğunu biliyoruz. Kadına biçimsel olarak özgürlük alanı sağlamış gibi görünen erkek, neredeyse her yönetsel alanda egemenliğini sürdürüyor. Kadın da kendisine erkek tarafından bahşedilmiş alanlarda, sözümona özgürleşiyor!
Başta söyledik; siyasette karar alıcı olarak kadının adı asla yok. Fotoğraf karesi oluşturmaya sıra geldiğinde ise, ne acıdır ki hemen ön sıralarda kabul görüyor.
Şehri belli bir dönem yönetmesi beklenen belediye meclisi oluşturulurken de aynı yöntem uygulanıyor olmalı. Dar kapsamlı erkek masalarında, sinirlendikçe ter kokusunun yoğunlaştığı son derece eril ortamlarda kadın aday seçimi yapılıyordur mutlaka…
Kullanım süresi çoktan geçmiş, karar alma süreçlerine hiçbir katkısı olmayacak çapsız erkek taifesi olmazsa olmaz sıralara yerleştirildikten sonra, sıralama siyasi gerekçelere göre devam edip gitmektedir. Tabii ki, haklarını yemeyelim; elini kaldırıp, “Bir dakika!” diyecekler de listede yer almıştır.
Sıra aralara serpiştirilecek kadınlara gelir. Aslında bu seçimlere özgü olarak kadın erkek ayrımı genç nesilde yapılmaz. Genç insanların kanıtlanmış mesleki nitelikleri, özgün dünya görüşleri dikkate alınmaksızın başka kriterler gözetilir; en azından bu seçimlerde öyle olduğu anlaşılıyor.
Gazetelerde yer alan yorumlarda da gözlendiği gibi kadın adaylar da, “kocasının karısı!”; “dedesinin torunu”; “karısının arkadaşı”; “yedi göbekten partili!” gibi benzersiz niteliklere göre belirlenmiş olmalı. Son derece pragmatik yani seçim kazanmaya yönelik davranılmış. Bir de, sorunsuz yönetilmeye!
Alanya için erkeklere göre dizayn edilmiş bir şehir dedik. Peki, kadının hiç mi suçu yok, kendisinin dolgu maddesi gibi gösterilmesinde?
Var tabii ki. Bir kere, şu dediklerimizin gerçekliği konusunda kafa yorup, düşünmeliler. “Yer verilen” değil, talep ederek, zorlayarak “yer alan” olmalılar. İkincisi, Rus kadın adaya kendi ulusundan olanlarca yapıldığı gibi, “kadın kadının kurdu olmamalı”. Kadın, her platformda hemcinsine destek olmalı.
Kadınlar kına geceleri ya da başkaca kutlamalarda “özgürleşmek”le yetinmek yerine, hem kadınların hakkını arayan derneklerde hem de başta siyaset olmak üzere toplumdaki her kurumda karar alıcı pozisyonlara talip olmalılar. Tabii ki meslek sahibi, çalışan, üreten kadınların liderliğindeki çabaların çok daha anlamlı olacağı ve kazanımları kolaylaştıracağı unutulmamalı.
Yoksa, biz erkeklere gelecek 8 Mart’larda da dışardan gazel atmaya çok fırsat çıkar…