UMUT
dolu yeni bir turizm sezonuna merhaba diyoruz. Çarşılarda hummalı bir çalışma. Rakamların tutarsızca havada uçuştuğu fakat nereye nasıl konacağının hala belirsizliğini koruduğu bir süreç yaşıyoruz.
Eğer gerçekleri görmekten kaçınmaya devam edersek, bir gün umutlarımız yeşerirken aldığımız ufacık bir haberle umutlarımız kuruyacaktır.
Yerel gazetelerimizin manşetlerine bakalım. Her şey iyi ama her şey kötü havası. Ne demek bu diyeceksiniz. Gazetelerimizi okuyunca o anlaşılıyor. Burada gazetelerimizde bir sorun yok. Verilen beyanatlarda bu belirsizlik kendini gösteriyor.
En son 2014 yılının performansını yakaladığımız tespiti yapıldı. Acaba öyle mi? Sizleri rakamlara boğmadan 2001-2014 yılları arasına bakalım. 2001 yılından 2013 yılına kadar turizm gelirlerinde bir artış gözükmektedir. 2001 yılında 10 milyar dolar olan turizm gelirleri 2013 yılında 32 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır. Kişi başında ortalama harcama ve gün sayısında kayda değer bir artış olmamıştır. Kişi sayısında artış gözlemliyoruz, fakat ters oranda kişi başı gelirlerde düşüş olduğu gözlemlenmektedir. Yapılan yatırımların katma değeri açısından düşünürsek ciddi sıkıntılarımızın olduğu ortadadır. Yapılan milyon dolarlık otel yatırımları, alt-üst yapı yatırımları kişi sayısı artınca bu yatırımların karşılığı çıkmış olmuyor.
2013-2014 yıllarında Türkiye uluslararası ziyaretçi bakımından dünyanın 6. ülkesi olmuştur. Fakat turizm gelirleri arasında ilk 10'a girememiştir. Yani 2014 yılında da durum pek parlak değil.
Kim ne derse desin, yıllardır turizm politikalarındaki yanlış uygulamalar, günümüzde dış siyasetimizdeki yaptığımız hayati hatalarla birleşince bugünkü tablo ortaya çıkmıştır. Artık sorunları açık seçik ortaya koyalım ve çözümlerine bakalım. Yıllardır ülkemizde ve bölgemizde nasıl bir pazarlama yöntemi izliyoruz. Deniz, kum, güneş. Turizm çeşitlendirmesini gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Sadece deniz, kum, güneşle bir yere varmamız mümkün değildir. Kültür ve doğa turizmi başta olmak üzere alternatif alanlara yönelmeli, bölgemizde gerçekleştirilen turizm festivali, caz festivali, spor turnuvaları gibi organizasyonlar bölgesel boyuttan kurtarılmalı ve uluslararası boyuta çekilerek süreleri uzatılmalıdır. Bu tarz organizasyonların tanıtımına önem verilmelidir. Yapılan tur programlarında bu faaliyetlerin ağırlıkta olduğu pazarlama yöntemleri seçilmelidir. Bu organizasyonlar yılın her ayına dağıtılmalıdır. Örneğin Akdağ dibimizde keşfedilmeyi bekliyor. Örneğin Alanya müzesinde uykuya terk ettiğimiz Herakles heykeli, dünyayı başımıza toplayacak bir hazine, orda sessiz sakin gün ışığına çıkarılmayı bekliyor. Hiçbir şey yapılmıyor mu? Haksızlık etmeyelim. Fakat yetersizliği de ortada.
Başka bir yanlış anlayışta inşaat pazarlamasına dayalı bir modelleme. Bu asla kabul edilemez. Dikelim koca koca binaları bekleyelim ki insan gelsin. Bu hayali pompalayanları oldukları yerden derhal kaldıralım mesela.
Ayrıca, niteliksiz hizmet anlayışı turizmimizin genel ilkelerinden biri olagelen misafirin tekrar o oteli ve bölgeyi tercih etmesi durumunu ortadan kaldırmaktadır. "Turizm, başka yerleri görmek, tanımak, eğlenmek, dinlenmek ve alıveriş etmek için yapılan gezilerdir" denilmektedir. Bu tanımlamada da yer aldığı gibi; eğlenme ve gezme gibi faaliyetler uygulanan sistemlerle yok edilmektedir. Gelen misafirlerin ülkemizi tanıması engellenmektedir. İşte bu anlayışlarımız yüzünden ülkemizi tanımasına fırsat vermediğimiz yabancı konuklar, dolayısıyla bölgemiz insanları ve esnafı ile de iletişim kuramamış oluyorlar. Böylelikle ülkemizi bir kez daha ziyaret etme gibi bir talep de ortadan kalkmış oluyor. Dünyada örnekleri olduğu gibi, ülkemiz ve yöremize özgün daha nitelikli hizmet veren, yatırımcısının yüzünü güldüren sistemler geliştirilmelidir. Orta vadede kaliteli iş gücü yaratmaya yönelik önlemler alınmalıdır.
Yaşadığımız en büyük sıkıntılardan biri de, turizmle uğraşan vatandaşın turiste bakış açısıdır. İmitasyon ürünlerin satışı, sağlık koşullarına uygun olmayan yiyeceklerin kullanımı, bazı işyerlerinin turiste yaklaşımındaki olumsuzluklar, bölgemizin tanınmasında olumsuz etkileri olmaktadır. Bunun önüne geçmek için turizmle uğraşan tüm vatandaşların yaptıkları iş kollarına göre sertifikasyon programlarına tabi tutularak bilinç düzeylerinin artırılması gerekmektedir.
Başta Suriye, Rusya, Irak ve diğer komşu ülkelerle bozulan ilişkilerimizin düzelmesinin sonuçlarını bu yıl göreceğiz. Daha iyi ilişki daha iyi sonuçlar almamızı sağlayacak. Turizmin en can alıcı noktası bölge güvenliğidir. İnsanlar güvendikleri bölgelere seyahat etmek isterler.
AB ve ABD’nin dayattığı siyasi bağımlılık derhal bırakılmalıdır. Ülkemiz, günümüzde yönünü Avrasya’ya çevirmiştir. Bu yönde atılan adımlarda daha kararlı daha hızlı davranılmalıdır. Batılı yabancı tur ve turizm şirketlerinin kıskacı altındaki yerli milli turizm işletmelerimiz bu dönemde desteklenmelidir. Sezona hazırlanmaya başladığımız bugünlerde daha hızlı davranılmalıdır. Yapılması gereken, bozulan ilişkilerimizin düzeltilmesi girişimlerinde milli çıkarlarımız doğrultusunda zaman kaybedilmemelidir. Bu doğrultuda hükümete eldeki bütün araçlarla baskı yapıp bu yönde adımlar atması sağlanmalıdır. Buradan tekrar söylüyoruz. Kafamızı kuma gömerek bir yere varmamız mümkün değildir. Derhal ve acilen konuyla ilişkili yatırımcılar, sektör çalışanlarının temsilcileri, konuya hâkim akademisyenler ve ekonomistlerin bir araya getirildiği, bölge turizminin sorunlarının tartışılıp çözüm yollarının arandığı turizm sorunları sempozyumları toplanmalıdır. Alınan kararlar acilen hayata geçirilmelidir. Bizler bu konuda milli yatırımcıların her türlü girişimine katkı sunmaya hazırız.