DÜN
çarşıda rutin haber avındayım.
Yüzergezer oy potansiyeline sahip, müzmin kararsız, her seçim döneminde seçim beyannamelerine bakıp farklı partilere oy verme eğilimi olan (ismi bende saklı) bir tanıdıkla karşılaştım, ayaküstü iki lafın belini kırdık.
Laf döndü dolaştı, siyasi partilerin milletvekili aday listelerine geldi.
Önce o sordu, listeleri nasıl bulduğumu.
“Ak Parti ile MHP dışında dişe dokunur bir liste yok. Antalya’nın takım kaptanı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu çıkar Ak Parti listesinden, sinema ve dizi filmlerdeki gibi hep ikinci rollerin adam veya kadınları var. Bir de MHP’nin 4. sırasındaki Hüseyin Yıldız. Allah’tan Hüseyin Bey’i 4’e yazdılar da MHP’den külliyen soğumadık” dedim.
“Benim yorumlarım bunlar. Asıl sen söyle bakalım. Kime oy vereceksin?” diye devam ettim.
Yüzü birden kireç gibi oldu, gözlerini gözlerime dikti, ikimizden başkasının duymayacağı şekilde dişlerinin arasından “Ak Parti bu kez yaktı beni” cümlesi çıkıverdi.
“Neden?” dedim, şöyle devam etti.
“Ak Parti’nin ilk dönemini çok beğenmiştim. Yollar, köprüler, otobanlar, ikna odalarını tarihe gömmeleri, darbe eğilimi olan eski ordu yönetimiyle mücadeleleri, sağlık konusundaki reformları gibi çalışmaları çok başarılıydı. İkinci dönemde metal yorgunluğu başladı. Üçüncü dönemde ise özellikle 17/25 Aralık sürecinde yaşananlar, FETÖ’nün siyasi kanadını adalete teslim etmeyip daha alt kesimdeki FETÖ’cüler ve onların yandaşlarıyla mücadele etmeleri beni Ak Parti’den uzaklaştırdı. 24 Haziran’da oyumu İyi Parti veya CHP’ye vermeyi düşünüyordum ama Mevlüt Çavuşoğlu’nun liste başı olması bütün planlarımı alt üst etti.”
Sözünü hiç kesmeden dinliyordum, çünkü adeta şiir gibi konuşuyor, sanki benim hislerimi gözümden anlayıp yine bana okuyordu.
Yüzümde muzip bir gülümseme belirince, “Neden gülüyorsun?” dedi, “Çok güzel konuşuyorsun, ondan. Devam et lütfen” dedim.
Ve şöyle devam etti…
“Mevlüt Çavuşoğlu’nun Alanya için yaptıkları ortada. Bundan sonra yapacağı hizmetleri de az buçuk tahmin ediyorum. Mevlüt Bey’in Ak Parti’nin liste başı olması hesabımı bozdu. Ak Parti’nin özellikle son dönemde pek çok icraatına karşıyım, ülke yönetimine dair pek çok açılımını tasvip etmiyorum ama Bakan Bey’in yeniden, güçlü bir şekilde seçilmesi için oyumu Ak Parti’ye vereceğim.”
***
İtiraf ediyorum, sokakta ne böyle bir kişiyle karşılaştım, ne de böyle bir konuşma oldu.
Yukarıda “ismi bende saklı” dediğim kişi bu satırların yazarının ta kendisidir.
Ama sadece Alanya’da değil, Antalya ve ilçelerinde benim gibi düşünen binlerce seçmenin olduğuna kalıbımı basarım.
Ak Parti’de Sayın Bakan’ın liste başı olması, Ak Parti’ye Antalya’da artı doping etkisi yaratmıştır.
Bugüne dek yaptığı hizmetler, “olmaz, imkansız” denilen hizmetleri oldurması, “ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” atasözünde olduğu gibi, Sayın Bakan’ı Antalya ve Alanya için vazgeçilmez bir isim haline getirmiştir.
“Ben Dışişleri Bakanı’yım, bana ne Alanya’nın köyünden, yolundan, suyundan” demeden her probleme koşan, fırsat bulduğu her an Alanya’ya gelen Sayın Bakan’ın bu dönem birinci sırada olması tesadüf değildir.
“Ama milletvekili seçilenler 24 Haziran sonrası Bakan olamıyormuş. O zaman Sayın Bakan, yeni dönemde Bakan olamayacak mı?” değildir mesele.
Antalya listesine bakın, ne demek istediğimi anlarsınız.
Çıkarın Sayın Bakan’ı listeden, kitleleri sürükleyecek, peşine takacak, Ak Parti’ye zirve yaptıracak başka bir isim bulamazsınız.
Sayın Bakan, artık üst düzey bir siyasi partinin “Genel Başkanı” olacak donanıma, birikime sahiptir.
Özellikle 2010 yılında üstlendiği Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığı görevi, ardından Avrupa Birliği Bakanlığı, son olarak Dışişleri Bakanlığı görevleriyle Kabine’nin de vazgeçilmez isimlerinden biri haline gelmiştir.
Alanya adayı olan Sena Nur Çelik’in veya İbrahim Aydın’ın kişiliğine, karakterine lafım yok, haddim de değil.
Ama siyasette lokomotif olmak, kitleleri etkilemek, üstelik lafla sözle değil, 2002’den beri verilen hizmetlerle vatandaşı peşine takmak, her babayiğidin harcı değildir.
Çok büyük bir mucize olmazsa MHP’den Hüseyin Yıldız ile Ömer Özbek’in şansı da oldukça zayıf gözükmektedir ama kendi namıma şunu söylemek isterim ki, siyasette gözünü budaktan, lafını dudaktan esirgemez bir yapısı olan, partili partisiz herkesin de sevdiği bir isim olan Hüseyin Yıldız’ı Meclis’te görmeyi çok isterim.
Gönül ister ki CHP’de Şengül Yeşildal ile Ali Takavüt de Meclis’e gitsin, Alanya’yı temsil etsin ama bu da zayıf bir ihtimal olarak gözükmektedir.
Alanya adayları olan İyi Parti’de Levent Dim, Meryem Aydoğan ve Cahit Kocabeyoğlu, Saadet Partisi’nde Mehmet Emin Gözükara ile Rukiye Gülşen, Vatan Partisi’nde Hasan Faruk Kurtoğlu ve Tahir Sertkaya’nın da seçilebilme ihtimalleri çok zayıftır.
Netice itibariyle…
24 Haziran akşamı olası bir Ak Parti iktidarında Dışişleri Bakanlığı makamının en güçlü sahibi yine Mevlüt Çavuşoğlu’dur.
Ve yılların usta siyasetçisi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sayın Bakan’dan vazgeçtiği için değil, Antalya’nın lokomotifi olsun, kitleleri peşinden sürüklesin, Ak Parti’ye Antalya’da zirve yaptırsın diye listenin başına koymuştur.
(DİP NOT: Bu satırların yazarı yine de son güne kadar tüm siyasi partilerin seçim manifestolarını derinlemesine inceleyecek, Alanya için elzem olan Sayın Bakan’a rağmen, kullanacağı oyun rengi konusunda kararını son güne saklayacaktır.)