DÜN akşam vakitleri, telefonum çaldı. Arayan, ismi lazım değil, bir turizmci. Selam sabah faslından sonra direkt konuya girdi. “Birader, hep siyaset yazıyorsun. Biraz da şu otellerin pisliğini yazıversene!” dedi.
“Ne pisliği abi, imara aykırı fazla çıkmalardan mı söz ediyorsun, yoksa açık büfelerde yemek niyetine verilen rezillikten mi?” diye sordum.
“Yok, Onlar ayrı mesele” dedi, “Sen asıl odaların, lobilerin ve havuzların pisliğini bir görsen” diye ekledi.
Geçenlerde, başka bir şehirde yaşayan yakın bir dostu, ailesiyle birlikte tatile gelmek istemiş, kendi oteli (turizmci tabiriyle) şortta, yani ağzına kadar dolu olduğu için Alanya merkezde başka bir otelden yer ayarlamış.
Ama o oteli bulduğuna bulacağına pişman olmuş.
Tatil sonrası yakın arkadaşı da dahil, tüm aile bireyleri ya “iğrenç” açık büfe yemeklerinden ya da “rezil” havuz suyundan hasta olmuşlar.
Aslında sözü edilen “pislik” görüntülerine pek de yabancı değilim. Alanya’da öyle oteller biliyorum ki, af edersiniz içini resmen b.k götürüyor.
Misal otel 1985 yılında inşa edilmiş, o gün odaya hangi kapı takıldıysa, hala o kullanılıyor. Tuvalet taşı artık simsiyah olan, perde kornişleri pastan görünmeyen ne oteller var, görseniz aklınız durur.
“Peki abi, konuyu bir araştırayım. Bakalım bu otelleri denetleyen kurumlar ve turizmle ilgili birimler ne diyor?” deyip, hemen telefona sarıldım.
Aradığım ilk kurum, İlçe Turizm Müdürlüğü oldu.
Hep siyasetle ilgilendiğimizden olsa gerek, meğer artık İlçe Turizm Müdürlüğü diye bir birim yokmuş, yeni öğrendim.
Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı birleşince, ülke genelindeki İlçe Turizm Müdürlüğü birimleri kaldırılmış, yerine, turizm danışma büroları kurulmuş.
Alanya Turizm Bürosu Sorumlusu, Gönül Yücel hanımefendiymiş.
Ancak Gönül Hanım izinde olduğu için yerine Zeki Güzel beyefendi bakıyormuş.
Telefondaki görevliye, “Yeni Alanya’dan arıyorum, bari Zeki Bey ile görüşeyim” dedim, Zeki Bey de şu an çok yoğun olduğu için görüşemezmiş.
Telefonu kapatırken, görevlinin, “Çay içmeye de bekleriz” teklifi burulan yüreğime bir parça su serpti ama içime, istediğim bilgileri alamamış olmanın verdiği bir burukluk çöktü.
Oysa yanıtını bulmak istediğim soru oldukça basit.
“Alanya’daki otellerin denetimini kim yapıyor?”
Yiyecek içecek türü gıda ürünlerinin denetimin İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından yapıldığını biliyorum.
Asıl merak ettiğim, örneğin odaların, havuzun, lobinin vs. denetiminin kim tarafından yapıldığı…
Belediye belgeli olanlarınkini, otel hangi belediyenin mücavir alanındaysa o belediyenin yaptığını biliyorum.
Ama öyle oteller biliyorum ki, pislikten ötürü defalarca şikayet konusu olmalarına rağmen bir kez olsun denetime girmediklerine adım gibi eminim.
Sözüm meclisten dışarı, ama…
“Oğlan bizim kız bizim” mantığı ile belediyecilik yapılan bir dönemde, “Festival var, para gönder”, “İş makinesi alınacak, para gönder”, “Bilmem nereden misafirlerim gelecek, oda ver”, “Akşam arkadaşlarla kafa çekeceğiz, havuz başını ayarla” denilerek avuç açılan, ikram dilenilen otellere denetim yapmanın da imkansız olduğu bir gerçek.
Peki, Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli otelleri denetlemek kimin yetkisinde, bakın onu bilmiyorum.
Aslında şimdi, bu satırları yazarken bile bir telefonla öğrenilebilecek basit bir bilgi ama sanıyorum az önce İlçe Turizm Bürosu ile yaptığım “kendimce başarısız” telefon görüşmesi, bir parça hevesimi kırdı.
Bu konuda emin olduğum tek şey şudur, o da kimse elini taşın altına koymuyor.
Elini taşın altına koyma cesaretini gösterip otel denetlemeye çıkmak, sanıyorum birilerince “Don Kişot”luk olarak görülüyor ve “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığı ile hareket ediliyor.
Kimi turizmcilerin, “Turist nasıl olsa parasını acenteye peşin ödemiş, oteli temiz tutsam n’olur, tutmasam n’olur” fikriyatı ile…
Otel denetleme yetkisi olan birimlerin, “Şimdi ağır ağabeylerden birinin otelini denetlemeye kalksam, ertesi gün haritada kendime yer beğenmeye başlarım” düşüncesi birleşince…
Burada kaybeden yine Alanya oluyor.
“Acep derdime derman olur mu?” diye konuyu bir de internette araştırırken, karşıma ilginç bir web sitesi çıktı.
İsmi: “www.hotelsikayet.com”
Sitenin sağ üst köşesindeki “arama” butonuna “Alanya” yazınca bir de baktım ki, Alanya’daki otellerin neredeyse yarısı müşterilerin verdiği karneye göre sınıfta kalmış.
Bizim, dışarıdan bakınca, “Amma da ihtişamlı” dediğimiz, üstelik sahiplerinin piyasada kasım kasım kasılarak gezdiği otellerde kalan müşteriler, yorumlarında neler döktürmüşler neler.
“Tek kelimeyle berbat bir otel” diyeni mi ararsınız, “Servis sıfırın altında” diyeni mi?
Kısacası, broşürlerinde “muhteşem” gibi gösterilen otellerimizin neredeyse yarısını af edersiniz b.k götürüyor.
Hele, bir gün öncesinden kalan yemekleri başka bir yemekle karıştırıp servis ederek, Türk mutfağına adı sanı bilinmeyen “yepyeni” yemekler armağan eden (!) oteller hakkında yapılan yorumları gördükçe, “Alanya’ya neden paralı ve kaliteli turist gelmiyor?” diye sızlananlara, bıyık altından sessizce gülüverdim.
Vaktiniz olursa ve internet erişiminiz varsa, lütfen bu siteye girip bir göz atın.
Ondan sonra da, “Alanya neden çıtayı yükseltemiyor” diye sızlananlara siz de benim gibi bıyık altından gülersiniz.
Son söz…
Demek ki, Alanya’da turizmi geliştirmek ya da korumak, Turizm Bakanı’na cafcaflı bir törenle plaket vermekle olmuyormuş.
Ya da şöyle diyelim.
Alanya’da turisti kollamak, sadece “Turisti kolundan çekiştirmeyin, turizm sezonu esnaf yüzünden kötü gidiyor” demekle de olmuyormuş.