BUGÜN
yazılacak olanları, muhtemelen her kitapta bulamayacaksınız.
Evet 24 Haziran seçimleri öncesi, yaklaşık 150 yıllık yakın tarihimizden bahsederek seçim kararımı bildireceğim.
Yakın tarihimiz olduğu doğrudur ama en başta dediğim gibi sanki daha uzak tarihimizmiş gibi kolaylıkla bulamazsınız.
Tanzimat döneminden günümüze gelen süreçten bahsediyorum. Osmanlı’nın gerileme ve dağılma dönemleri ile küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti arasındaki sosyolojik bağı fark etmeksizin oy vermek her bir vatandaşın büyük bir kaybıdır.
Bunu kitaplarda kolaylıkla bulamadığımız da doğrudur, Mete Han’lar, Atilla Han’lar, Alaaddin Keykubat’lar, Karamanoğlu Mehmet Bey’ler, Fatih Sultan’lar, Kanuni Süleyman’lar ile bahsettiğimiz şanlı tarihimizin yanında, geleceğimizi doğrudan etkileyen en yakın tarihimiz hep geride kalmıştır.
Ancak en kıymetli hocalarımızın kitaplarında, ısrarla anlatmak istedikleri ancak bir türlü ulaştıramadıkları değerli bilgiler vardır.
İşte siz vatanperverlerin oyu bu kitapların derinliklerinde gizlidir.
*
Büyük hocalarımızın her yazdığını buradan aktarmaya gerek yok, ancak kısa bir özet geçebilirim.
Bildiğiniz üzere Osmanlı, duraklama dönemine girdikten sonra bir türlü dönemine ayak uyduramamıştı.
İsraf ve şatafat dolu Lale Devrini geçirmiş ve artık bir çözüm arıyordu.
Bu noktada, işte bugünün tüm temellerinin atıldığı bir reform hareketi başladı: Tanzimat.
Yenilikçi padişahlar ve büyük paşalar ile gerek askeri gerek ekonomik gerek toplumsal birçok alanda önemli değişiklikler yapıldı.
Hatta bunlar öyle değişikliklerdi ki, birçok azınlık bundan rahatsız olmuştu. Askere gitmede, vergi vermede gelen eşitlikler Hristiyanları da rahatsız ediyordu.
Sonrasında ise bugün halen tartışılan 2. Abdülhamit dönemi yaşanmış ve kesin kopuş başlamıştır.
Tamamı huzur ve birliktelik isteyen büyük imparatorluk, yöntemler üzerinde ikiye bölünmüştü.
Yeni dünya düzenine uymak için isdibdat mı, hürriyet mi olacaktı? Özgürlükler mi disiplin mi önemliydi? Tek adamlık ile mi daha geniş kitlelerin yönetimiyle mi imparatorluk idare edilmeliydi?
Acı ama gerçek 200 yıldır bu sorularla uğraşıyoruz.
*
Bu 200 yıl içerisinde önemli değişiklikler yaşadık. Osmanlı döneminde tarihimizin ilk Anayasasını “Kanun-i Esasi”yi kabul ettik.
Meşrutiyet’i ilan ettik, padişahın yanında karar veren bir meclis oluşturduk.
Ama iki tarafın kavgası bir türlü bitmedi, meclis tatil edildi, bir süre daha tek adam yönetimi devam etti.
Çabaların ardından meclis yeniden açıldı, ancak artık çok geç kalınmıştı, artan borçlar, eğitim düzeyi, sanayileşme derken dönülemez bir noktaya geldik.
Artık milletin tüm unsurlarının bir araya gelmesi gerekiyordu.
Tüm vatanperverlerin çabaları Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde birleşerek, yoktan var edilen bir zafer ve memleket hediye etti bize.
Buraya kadar her şey iyi, kavga bitmiş diyorsunuz değil mi? Maalesef bitmedi.
*
Adına ister ajan deyin, ister dış güçler deyin, bizi ayrıştırmaya çalışan bir gerçeklik mevcut.
Atatürk döneminin ardından da tam gaz devam eden, bir dönem sol-sağ kavgası olarak, bir dönem başörtüsü olarak, bir dönem siyasal İslam kavgası olarak adı değişen ama kendi değişmeyen bir mücadeleyle bugüne kadar geldik.
Bu bizi ikiye ayırmaya çalışan kavgayı ayırmak çok kolay. Bizleri daima geçmişimizle çarpıştırır, kendi tarihimizi bizzat kendi evlatlarımızla reddeder, çarpıştırır ve nihayetinde ülkemizdeki asıl sorunları görmemizi engeller, yapay meselelerle günü geçiştirir.
Bunları uzun süre çalışmış, okumuş, irdelemiş birisi olarak bugün hiç olmadığı kadar umut doluyum. Neden mi?
*
Bu kavgayı artık sonsuza dek yok etme şansına sahip olduk.
Millet ittifakının varlığı, doğru kullanılabildiğinde ülkemizin önündeki tüm engelleri aşacaktır.
Bugün o bir araya gelmez denilen solcular, ülkücüler, muhafazakarlar büyük bir dirayet dersi veriyorlar.
Ülkemizin yüzde 100’ünü kapsayan bir irade ile, akılcı, kalkınmacı, samimi bir tutum izliyorlar.
200 yıldır bizi borçlandırmaya, ayrıştırmaya çalışanlara, eğitim sistemimizi, sanayimizi yok edenlere kafa tutuyorlar.
Denge ve ahenk içinde, yeri geldiğinde birbirine destek olacak, yeri geldiğinde birbirini frenleyecek, nihayetinde hayalini kurduğumuz o birlikteliği kesin olacak sağlayacaklar.
İşte bugün, binlerce yıllık tarihimizi hep birlikte kucaklayacak olmanın sevinciyle, millet ittifakına destek vermekten gurur duyuyorum.
Sizlerin de, eğer içinizde bir kuşku varsa, tarihimizin en büyük birleşmesine katılmanızı arzuluyorum.
Bu treni kaçırmayalım, 200 senelik acımızı daha da uzatmayalım.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.