Vatandaş Hüsnü başkanlığa yürüdü

Yıl 1984… İzmir Belediye Başkanlığı'na İzmir Basını'nda popüler bir isim adaylığını koyuyor. Gazetelerde haberler oluyor. İşte 13 Ocak 1984 tarihli Milliyet Gazetesi'nin manşeti ve spotu: 'Vatandaş Hüsnü İzmir Belediye...

Yıl 1984… İzmir Belediye Başkanlığı’na İzmir Basını’nda popüler bir isim adaylığını koyuyor. Gazetelerde haberler oluyor. İşte 13 Ocak 1984 tarihli Milliyet Gazetesi’nin manşeti ve spotu:
“Vatandaş Hüsnü İzmir Belediye Başkanlığı'na talip”
Başlığın hemen üstünde “30 yıllık Gazeteci” yazıyor.
Spotunda ise “İzmir Belediye Başkanlığı'na adaylığını koyan Hüsnü Mençe, "Bürokrasiyi sevmem, pratik çözüm yollarıyla sonuca gitmek felsefemdir" şeklinde konuşuyor.
O GÜNLERİN TANIĞIYIM
Hüsnü Mençe yılların adliye muhabiri. Güneş Gazetesi’nde birlikte çalışıyoruz. Yerel seçimler yaklaşıyor. SODEP ve Anavatan Partisi seçimlerin iddialı partilerinden. SODEP’in seçimlere sokulmamasının ardından Meclis’e giren ve anamuhalefet partisi görevini üstlenen Necdet Calp yerel seçimlerde fazlaca iddia taşımadıklarını hissettiriyor. Calp yerel seçimlerde SODEP’le işbirliğinden söz ediyor ama bunu daha sonra gerçekleştirmiyor.
Halkçı Parti Avukat Engin Aydın’ı İzmir Anakent Belediye Başkan Adayı olarak gösteriyor. SODEP’in adayı ise 12 Eylül döneminde koltuğu darbe yoluyla elinden alınan İhsan Alyanak. Bugün Engin Aydın da, İhsan Alyanak da aramızda değil. Ergenekon davasından hakkında iddianame hazırlanan Engin Aydın kansere yakalandı ve vefat etti.
Bu seçimlerde Alyanak ile SODEP 930 bin 646 oy alıyor. Oy yüzdesi yüzde 28.99. Halkçı Parti ise Engin Aydın ile 254 bin 419 oyla yüzde 7.93 oy oranı ile yetiniyor. Bir seçim önce yüzde 34 ile birinci olan Halkçı Parti oyları yüzde 8’e geriliyor.
Anavatan Partisi 1 milyon 610 bin 621 oy ve yüzde 50.8 ile Burhan Özfatura’yı İzmir Belediye Başkanı seçiyor.
İşte o seçimlerde bağımsız aday olarak siyasi partilere karşı kafa tutan gazeteci ağabeyimiz Hüsnü Mençe var. Bağımsız adaylar bir hayli fazla ancak adını en çok duyuran Hüsnü Mençe ve 5 bin civarında oy alıyor. Bağımsızların toplamda aldığı 12 bin oyun neredeyse yarısı Hüsnü Mençe’ye ait.
Hüsnü Mençe sloganını buluyor ve yürüyor. Vatandaşlar onu, “Vatandaş Hüsnü Mençe” olarak bağrına basıyor. Gazeteci arkadaşları ise onun için harıl harıl çalışarak slogan üretiyorlar. İşte onlardan aklımda kalan bir kaçı:

Yürüdüm İzmir’in cadde ve sokaklarında…
Ayakkabılarımın altında kalmadı pençe,
Bürokrasiyi hiç sevmem, işi hemen hallederim,
Çünkü benim adım “Vatandaş Hüsnü Mençe…"

***

Ayakkabılarında kalmadı pençe
Hizmetinizde Hüsnü Mençe…

***

Olmaz olmaz demeyin
Bir de Mençe’yi deneyin…

***

Hüsnü Mençe’ye vereceğiniz her oy,
Size hizmet olarak geri dönecektir.
İzmir’de Vatandaş Hüsnü Başkan olacak,
Partilerin yıldızları sönecektir.

***

Aklıma gelen gelmeyen ne kadar slogan varsa o günlerde gazeteciler tarafından üretilmekteydi. Ancak işin gerçeği ona “Aday ol, arkandayız” diyen arkadaşları bir kaçı hariç yalnız bırakmışlardı. Hüsnü Mençe yanında birkaç kişi sokak sokak dolaşarak kendisini tanıtmaya ve oy toplamaya çalışıyordu. Mençe için slogan üretenler dahil seçimin sonucu ile ilgili tahminde bulunuyordu. Mençe’yi gördüklerinde bol miktarda ş harfi kullanarak, “Başşşşşşşkanım” diye seslenen arkadaşları onun ardından bin oy dahi alamaz diyorlardı.
Sandıklar açıldı Hüsnü Mençe 5 binin üzerinde oy almıştı. Broşürlerini kendi dağıtan, tek tek el sıkan ve oy isteyen Hüsnü Mençe için bu tahminlerin çok üstünde bir oy oranıydı. Ancak yine birkaç gazeteci arkadaşı hariç çevresindeki hiç kimse ona oy atmamıştı.
Hüsnü Mençe daha sonra bu adaylık sürecini anlatırken kırıldığı isimleri sıralıyor ve ardından “Sakın kulağına gitmesin ama ona da kırgınım” diyordu. Özkan Korkuter daha sonra Hüsnü Mençe’nin yaşam öyküsünü ele alan bir kitap yazdı. Kapağa da gazetecilik döneminde hamallık yaparken çektirdiği bir fotoğrafı koydu. Hamal Hüsnü Mençe…
İşin gerçeği Hüsnü Mençe bu mesleğin hamallarından biriydi. Yaşamı boyunca polis, adliye muhabiri olarak haberin peşinde koşturdu, durdu. Sonunda bedeni kansere yakalandı.
Onu Mehmet Ali Varış’la birlikte hastaneye götürüp getirdiğimiz, evinin önündeki balkonunda sohbet ettiğimiz günleri anımsadım. Ayakları şişiyordu. Yürüyemiyordu. Ve ayaklarına kızıyordu:
"Şişmese yürürüm, hastaneye yürüyerek de giderim ama artık beni taşımıyorlar."
Hüsnü Mençe vefat etti. Gazeteciler, dostları ona karşı son görevlerini yerine getirdiler. Ne zaman adı geçse onunla ilgili güzel anılar paylaşılır.
2014 seçimlerinde bu anlattığım bağımsız adaylığın üzerinden tam 30 yıl geçmiş olacak. 1984’te otuz yıllık gazeteci Hüsnü Mençe yaşıyor olsaydı meslekte 60’ıncı yılını kutluyor olacaktı. Bedenen aramızda olmasa da o gazetecilerin arasında yaşıyor, yaşayacak.
Rahat uyu Mençe Başkanım…

UĞUR DÜNDAR’DAN…

Uğur Dündar bir kısmını yazıyor, bir kısmını da katıldığımız toplantılarda, panellerde anlatıyor. “Komik ama gerçek” dedirtecek kadar güzel fıkralar... Bunların birkaçını paylaşayım.
SABAH ERKEN KALKIYOR
Müjdat Gezen telefonun ucunda, “Uğur” diyor, “Sana bir şey soracağım. Ben düşündüm, düşündüm bir türlü yanıt bulamadım” diye sürdürüyor ve sorusunu soruyor:
Başbakan bu kadar yalanı bir güne nasıl sığdırıyor?
Uğur Dündar teklemeden yanıt veriyor:
Sabah erken kalkıyordur.
HAYIRDIR İNŞALLAH
Sabahın erken saatleri. Yine telefonun ucunda Müjdat Gezen. Konuşuyor:
"Uğurcum günaydın. Hayırlara vesile olsun dün gece rüyamda Başbakan’ı gördüm, sürekli doğruları söylüyordu."
Uğur Dündar bir an için duraklıyor, “Rüyalar ters çıkar diyecektim ama Müjdat’çım vazgeçtim. Ne diyeyim hayırdır inşallah. Hayırdır inşallah” diye yanıtlıyor.
REAL MADRİD
Uğur Dündar’ın bugünlerde anlattığı fıkra aslında gerçeğe ne kadar da yakın. Uğur abi anlatıyor:
Başbakan İngiltere’ye gitmiş. Arsenal takımına başkan olmak istemiş. Taraftarı, yöneticileri, kulüp üyeleri toplanmışlar ve kararı belirtmişler: "İyi, hoş ancak bizim kulübümüz demokrasi ile yönetiliyor. Sizin kulübümüze başkan olmanız kurallarımıza aykırıdır."
Başbakan bu kez, Manchester United takımının yolunu tutar ve başkanlık talebini iletir. Takımın yöneticileri, üyeleri, taraftarları toplanır kararı açıklar:
"Bizim ismimizde birleşik, bütün var. Sizin bizim kulübümüze başkan olmanız sakıncalı."
Hikaye bu ya. Real Madrid’in kapısına dayanır Başbakan. Onlardan ses seda çıkmaz ve kulübün başkanı olur bizimki. Ne olur biliyor musunuz. Onu da Uğur abinin anlattığı cümle ile anlatalım:
"Bir süre sonra Real Madrid takımı, Real ve Madrid olarak ikiye bölünür. Yüzde 50 Real, yüzde 50 Madrid…"