70’li yılların başıydı, Örnek Sineması’nın hoparlörlerinden o gün çok farklı bir şarkı çalıyordu. 45’lik bir plaktı, bir yüzünde “Gamzedeyim deva bulmam”, diğer yüzünde “Ölüm Allah’ın emri” olan bu sesin sahibini hemen tanımıştım. Çok daha öncesinden o büyük sanatçının “Kol düğmeleri” adlı eserini de zevkle dinlemiş, ona olan hayranlığım artarak uzun yıllar sürüp gitmiştir. Alanya Lisesi’nde okuduğum yıllarda hep onun şarkılarını dinleyip, onun şarkılarını mırıldanmışımdır.
Sonra üniversite yılları. Ortalığın kan gölüne döndüğü, kardeşin kardeşi boğazladığı, her şeyin politize olduğu, her gencin kendi ideolojisinden başka bir şey görmediği ve düşünmediği yıllar. Yazarlar, çizerler, tiyatrocular, mimarlar, mühendisler, muhasebeciler, velhasıl bütün kesimler kendisini farklı bir ideolojinin parçası olarak görüyor ve dünyaya kendi ideolojik penceresinden bakıyordu. Doğal olarak sahneye çıkan, plakları satılan sanatçılar da eserlerini kendi ideolojilerine uygun olarak yorumluyordu. Sadece birkaç sanatçı o günlerin baskın ideolojisi olan Marksist-Leninist düşüncenin dışında eserler üretmeye çabalıyor, kaynağını zengin Türk tarihi ve edebiyatından alan birkaç sanatçının başında o uzun saçlı adam “Barış Manço” geliyordu.
1978 yılında İzmir Fuarı’nda onu dinlemeye gittiğimiz müzikholde, geç vakitte “Lütfen programı bitirmeyin, biz sizi sabaha kadar dinleriz” dediğimizde; “Gençler biraz sonra bizim için otelde sahur yemeği hazırlanıyor, ondan gitmek zorundayız” dediğini… Bizimle yan yana oturan birkaç İslam Enstitüsü öğrencisinin yüzlerinin kızardığını…
1983’te Suriye’de Halep kapalı çarşısında plak ve kaset satan Suriyeli’nin dükkanında son sesle O’nun “Dağlar, Dağlar” şarkısını çaldığını. Bütün vitrinini kaplayan kaftanlı resmini astığını…
1985’te Avrupa’nın bir köşesinde bana “O uzun saçlı Türk adamın kasetlerini nereden bulabiliriz?” diye sormalarını…
1995’te Güney Çin denizinde bir adada “Türkiye’den iki isim tanıyorum, biri Naim Süleymanoğlu, diğeri Barış Manço’dur” diyen Çinli’nin yüzündeki ifadeyi…
Ölümünden kısa bir süre sonra gittiğim Nil Nehri’ndeki gemide barmenin bana, büyük bir gururla onun kasetini koyduğunu ve her zaman onu zevkle dinlediğini söylemesini
hiç unutamadım.
Bir şarkısında dediği gibi “Kırk yılda bir gelir Barış gibisi…”
Yine başka bir eserinde dediği gibi “Ölüm Allah’ın emri…”
1 Şubat O’nun kara toprağa girdiği gündü. Toprağın bol olsun uzun saçlı dev adam.