Uyanık üçkağıtçılara dikkat (2)

DÜŞÜNSEL anlamda ilkel bir çizgiye takılıp kalmış toplumların, hamasetle beslenen, uzun yıllara dayalı bir sürü dogmanın ve de hurafelerin kıskacında oluşmuş mahalle baskısından kurtulması oldukça zor.  'Yıllar boyu kurgulanan...

DÜŞÜNSEL

anlamda ilkel bir çizgiye takılıp kalmış toplumların, hamasetle beslenen, uzun yıllara dayalı bir sürü dogmanın ve de hurafelerin kıskacında oluşmuş mahalle baskısından kurtulması oldukça zor.
“Yıllar boyu kurgulanan “HAYALLER” ve “EFSANELER” nedeniyle oluşan toplumsal hafızanın olası tepkisinden duyulan kaygıyla belli “GERÇEKLER” ortaya konamıyor.” Bu değerlendirme de gösteriyor ki, toplumun çoğunun benimsediği inançların ve ideolojik tercihlerin dışında, farklı inançlara sahip insanların inançlarını ve de düşüncelerini korkudan açıkça ortaya koyamamaktalar.
İnsanların özgürlüklerini sınırlayan bu rezil ortamın ne denli saçmalıklara neden olduğunu, Ramazan'da oruç tutmayanlara dönük saldırıları göstermenin yeterli olacağı kanısındayım. Hele hele bu rezilliğin, üniversite öğrencileri arasında yani bilim yuvasında sergilenmesi akıl alacak şey değil!
Demek ki, üniversitelerimizdeki eğitim ve öğretimde de ciddi sorunlar var.
Toplumlar bireyleri, bireyler de gücü ele geçirdiklerinde, toplumları her anlamda bambaşka çizgilere taşıyabilmekte.
İnsan çevresinin ürünüdür. İçinde bulunduğu koşullar onun bilincini, yani ideolojisini belirler. Fakat, yine insan çevresini oluşturan bir varlıktır. Bu nedenle, çevresinin ürünü olan insan, yeterince bilinçlendikten sonra, döner ve kendini üreten bu çevreyi etkilemeye başlar. Böylece insanoğlu kendisini yaratan koşullara bilinçli olarak karışma ve onları hızlandırma olanağı bulur."
Burada önemli olan, çevresinin ürünü olan bireyin, toplumu hangi yönde etkileyip değiştirmeye çalıştığıdır!
Sürü psikolojisi her toplumda oldukça etkili. İşte bu yüzden, toplum ve birey olarak her alandaki uyanık üçkağıtçılara dikkat edip, onların oyunlarına gelmemeliyiz!
Dinsel, mezhepsel, felsefi, örf, adet ve gelenek şeklindeki inançların tümü, genellikle bireyin özgür iradesiyle bilinçli bir biçimde bilerek yöneldiği şeyler değil. Geçmişten bu yana, insanlar bilimden çok dogmalara dayalı öğretilere yönelmekle meşgul.
Halbuki bir düşünür "Dogma, insan aklının, insan aklını engellemesidir" demiş.