Ülkücü şahlanışı

HALK oylamasında kendi genel başkanlarını dinlemeyerek özgür iradelerini kullanan, kimliklerinin ve gönüllerinde taşıdıkları ülkülerinin gereğini yapan milyonlarca ülkücünün memleketin her köşesindeki 'Hayır' haykırışı,...

HALK

oylamasında kendi genel başkanlarını dinlemeyerek özgür iradelerini kullanan, kimliklerinin ve gönüllerinde taşıdıkları ülkülerinin gereğini yapan milyonlarca ülkücünün memleketin her köşesindeki 'Hayır' haykırışı, tarihimizde öylesine görkemli bir yer bulacaktır ki, onu tanımlamayı ancak ve yalnız Hüseyin Nihal Atsız yapabilir: "Tarihin bir olağanüstü ve şahane işi,
Kür Şad'ın, Kül Tegin'in, Çağrı Beğ'in ok çekişi."
Nasıl ikna edildiğini bilmediğimiz Genel Başkan 'Vatanıma ortak istemem', 'Egemenliğimi vermem', 'Tek adam yönetimi olmaz' diye 'Hayır' diyen her kim varsa partinin dış kapısını göstermekle kalmadı, 60 il teşkilatını da görevden aldı.
Ülkücü hareket gördü ki, Genel Başkan inandığımız, uğruna bedeller ödediğimiz değerlerimizi unutmuş, hafızası dumura uğramış, mankurtlaşmış, doğru bildiğini yapmaya başlamıştır.
Anlaşılmıştır ki, Genel Başkan artık bizi temsil etmemektedir, başkalarınca kullanılan bir araç haline gelmekle kalmamış, Türk milliyetçilerini de Büyük Ortadoğu Projesi'ne (BOP) payanda yapmayı düşünmektedir.
Öyleyse artık bizim için bir Genel Başkan değildir ve varlığının nezdimizde bir karşılığı da yoktur.
Zira ülkücüler kişilere değil, ülkülerine bağlıdır, var olmalarını Genel Başkan'a borçlu değildirler.
Biat kültürüyle, sorgulamasız teslimiyet alışkanlığıyla değil fakat değerlerle, fikirlerle, ülkülerle karar vermek işte bu kadar büyük bir fark yaratır.
Bir ülke için tek adam yönetiminin ne denli tehlikelerle, ne denli tuzaklarla dolu olduğunu henüz anlayamayan varsa, Devlet Bahçeli'ye baksın.
Kim ve nasıl yaptıysa kendisi teslim alınmıştır.
Ülkücü kitleyi kontrol altında tutabilseydi, biat kültürü olsaydı, Ülkücü Hareket'i de teslim alacaklar ve istediklerini elde edeceklerdi.
Onların bilmediği ise ülkücülerin yalnız ve yalnız değerlerinin ardında olduklarıydı.
Ülkücüler avcı olur, av da olur ama asla avı avcıya getiren olamaz!
Ülkücü Hareket kimliği, özgür iradesi ve değerleri olan özgün ve milli bir fikir ve eylem harekettir; kendi varlık sebeplerine karşı olan hiç bir güç ülkücüleri ne etkisizleştirebilir ne de kısırlaştırabilir.
Kendi Genel Başkanımıza karşı bile bir Metehan tavrını göstermekten asla çekinmeyiz.
Önümüze akla hayale gelmedik engeller çıkarılsa da, vatanımızda sömürge valileri gibi idarecilerle devlet gücü üstümüze çökertilse de, "Alo Fatih"lerle basında yer almamız önlenip, sesimiz kısılmak istense de, vatan için 'Hayır' diye haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Metehan tavrı bir ülkücü şahlanışıdır.
Ülkücüler özgür iradelerini kullanarak, Türk milletinin geleceği ve aziz vatanımız uğrunda 'doğru olanı' yapacak, ayaklarımıza dolaşanlara aldırmadan, gerekirse yeni bedeller de ödeyecektir.
Biliriz ki, yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz.
Ülkücü şahlanışı ülkemize ve Türk varlığına karşı olan 'hayasız akını' durdurarak, varlığımıza atılan okları kıracak, halk oylaması sonucunu 'Hayır' yaparak milletimizin yeni bir fetret ya da Ergenekon dönemi yaşamasına izin vermeyecektir.
İşte onun için tarihin bir olağanüstü ve şahane işidir.