Ülkemizde inşaat gerçeği

Ülkemizin ve de Alanya’mızın dört bir yanı şantiye görünümünde, her yerde inşaat…

Çürüktü, sağlamdı demeden; bu yol, bu cadde artacak bunca insanı ve de artacak bunca araç sayısını kaldırır kaldırmaz demeden, binalar yıkılıyor; yerine mevcut bağımsız bölüm sayılarının iki katı kapasitesinde inşaatlar yapılıyor.

Tüm inşaatlar ve de yüklenicileri için aynı şeyleri söylemem mümkün değil elbet; işini ciddiyetle ve dürüstçe yapan yüklenicileri ayrık tutarak, genel gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

Yer yer uzaktan, yer yer yakından izliyorum.

Kentsel dönüşüm bağlamında yenilenen binaların dış görüntüleri olağanüstü güzel.

Olağanüstü bir estetik.

Ama öyle binalar gördüm ve görüyorum ki; ne kirişleri kiriş, ne kolonları kolon…

Dahası ne çekme mesafelerine uyuluyor, ne zemin etüdüne…

Size, ülkemiz inşaatlarından dört ayrı görüntü; elektrik ve sıhhi tesisat döşeme amacıyla(!) sorumsuzca ve düşüncesizce kırılarak, işlevsiz hale getirilen kolonlar ve kirişlerin resmi.

Takdir sizin.

Bu sorumsuzca davranışı sadece yüklenici efendi görmezden gelmiyor ki; birde onu (sözde) denetleyen bir yapı denetim firması var. O firmanın bünyesinde mimar(lar) var, inşaat mühendis(ler)i var, elektrik mühendis(ler)i var.

Onlar ne yapıyorlar?

Onu da söyleyelim.

Onlar da sorumlu oldukları inşaatları; oturdukları koltuklarından, bulundukları klimalı odalardan denetliyorlar! (Sorumluluklarının bilincinde olup dürüst çalışan denetim firmalarını tenzih ederim)

Neden?

Çünkü ilkokuldan başlayarak aldıkları eğitim, onlara bu kadarcık “sorumluluk bilinci” aşılıyor.

Yani?

Yani (hiç alınıp, gücenmesinler ama) mimar ve mühendislerimizin büyük bir bölümü EĞİTİM YOKSUNU…

Eğitim yoksunu oldukları için de SORUMSUZ SORUMLULAR…

Ama efendim olur mu, öyle şey?

Olur.

Kimse sınamaya, test etmeye kalkmasın beni; (Alanya’da) “yaptıkları ya da restore ettikleri binaların altında, sırf bir dükkân çıkarma uğruna” aptalca kesilen kolon ve kirişlerin, hangi Yapı Denetim Firması’nın yetki ve gözetiminde, hangi inşaatlarda yapıldığını tek tek yazar, dökerim buraya; tümden rezil olurlar...


* * *

Şunu söylemek, sözü şuraya getirmek istiyorum.

Geçen gün de yazdım; öğretimle, eğitim aynı şey değil.

Eğitim, sağlıklı, tutarlı olmayınca, “sorumluluk bilinci” de olmuyor.

“Tepeden tırnağa eğitimsiz, tepeden tırnağa sorumsuzuz” derken, anlatmak, tanılamak istediğim budur.

Arsasını ya da tadilat için binasını yükleniciye, mimara, mühendise veren inşaat sahibinden tutun; yüklenicisine, mimarına, mühendisine kadar eğitimsiz, sorumsuz ve lakaytız…

… …

Önümüzde, deprem yatağının üzerinde olan bir Japonya örneği var.

Çoğunluğu yedi şiddetinin üzerinde sık sık depremler oluyor bu ülkede.

Tek bir bina yıkılıyor ya da çatlayıp, patlıyor mu?

Tek bir kişinin burnu kanıyor mu?

Kanamıyor.

Neden?

Çünkü bir Japon için iş aktöresi (ahlak) her şeyden önce geliyor.

Her Japon, yaşamını, ailesinden aldığı aktöre, okulundan aldığı eğitim üzerine kurguluyor; öyle yetişiyor, öyle öğretim, öyle eğitim görüyor.

Öyle diploma alıyor.

Sonuç?

Türkiye’de her depremde ülkenin altı üstüne gelirken; Japonya ve onun gibi ülkelerde deprem, sinek vızıltısı gibi geliyor.


* * *

Son söz.

Bu ülkede zırt pırt “imar affı” çıkıyor, imar yasası değişiyor.

Araştırdım; imar yasası 1945 yılından bu yana; Almanya’da iki defa, Fransa’da üç defa değişmiş.

Ya Türkiye’de?

Sadece 11 yıl içinde 164 kez değişmiş.

Yetmemiş 10 kez de imar affı çıkmış bu ülkede.

Bir bilgi daha…

Almanya’da yüklenici sayısı 3500; Fransa’da 1800; tüm Avrupa’da toplam yüklenici sayısı 25.000 imiş.

Ya Türkiye’de?

Türkiye’deki yüklenici sayısı da 453.000 imiş.

Sonuç?

Sonuç ortada…

Ekli resimler de bunun kanıtı.

Ve elimdeki diğer resimler ve bilgiler…

O resim ve de bilgileri, ortaya bir döksem var ya…

Neyse…