“... Kanuni Sultan Süleyman’ın da dediği gibi; vakfetmiş olduğu olay nedir? ‘Bakan dönüp
dönüp tekrar köprüye bakıyor. Ve Türk'ün adını anmak zorundadır.’ Çünkü Fransız, İngiliz,
Alman rehber bu köprüyü anlatınca; Türk’ü anlatmadan, bu köprüyü anlatamaz. Mimar
Hayrettin’i, Mimar Sinan’ı, Kanuni’yi anlatmadan burayı anlatamaz. Türk’ü anlatmadan hiç
kimse Mostar Köprüsü’nü anlatamaz, Mimar Hayrettin’i, Mimar Sinan’ı, Kanuni’yi
anlatmadan Mostar’ı anlatamaz. Çünkü sonuçta turistin elinde de kitap var. Bakıyor, bunu
kim yaptı? Milliyetçilik yapsa dahi yapamaz arkadaşlar! Anlatmak zorunda. Bir mıknatıs gibi
bizi çekecektir tarihi Mostar Köprüsü, arkadaşlar!
Evet! Dediğim gibi, 200 metrelik bu yakada, bir turistik çarşımız var. Çantaya, cüzdana dikkat
ediyoruz arkadaşlar. Çantaya, cüzdana dikkat ediyoruz. Çarşı içerisinde demlenmiş çay
içebileceğimiz yerler var. Börek atıştırmak isterseniz, börek alın. Saat 12.00’de çıkacağız.
Burası küçük bir şehir zaten. Küçük bir çarşı var. Çıktıktan sonra, yol üzerinde dediğim gibi o
kuzucukta, orada duracağız arkadaşlar! Kuzular geldi, hazır olun lütfen! Hızlı bir iniş
gerçekleştireceğiz...”
Mostar şehrindeyiz. Tarihi çarşıyı ve Mostar Köprüsü’nü ilmek ilmek inceliyoruz. Çocuklara,
gençlere, yaşlılara, fakir fukara, zengin demeden katledilen insanlara mezar olan şehrin
içindeki; “Oynansın, gezilsin, dolaşılsın, her yer yeşil kalsın...” diye park yapılıp, mezarlık
olan alanlar; “Halk abdest alsın, su içsin, temizlensin” diye akıtılan muslukları kurutulmuş
suyunu, beş vakit okunması gereken ezanın kısılmasını, kapatılan camileri görme, tanıma,
inceleme imkânı bulduk. Yanlış anlaşılmak istemem ama savaş cinayetmiş, sadece İslam
kısmını değil; Hristiyan dünyasını da aynı şekilde tahrip etmiştir. Çünkü yaşanan bir iç
savaştır. Savaşın arkasında her zaman başkaları vardır. Kazananlarsa sadece o
bilinmeyenlerdir. Bu çıkmazlar arasında savaşı lanetleyen; “Şehirlerde park yapmayın! Hep
çocuklara mezar oluyor!...” denmiştir.
Mostar her yönüyle Türk’ü hatırlatmaktadır: “... Koski Mehmet Paşa Camisi (1617) yaptıran
kişi, Sokullu Mehmet Paşa’nın ruznameci (günlük notları tutan) tımar defterdarıdır. Yaptığı
görev süresi içerisinde şehirde böyle bir imar faaliyetinde bulunarak bu camiyi yaptırmıştır.
Bu caminin özellikle ayrı bir özelliği vardır. Cami girişi ücretlidir. Allah Allah! Değil mi?
Normalde böyle şeylere alışık değiliz. Sadece namaz vakti haricinde Müslümanlara da
ücretlidir. Niye? Caminin özelliğini söyleyeyim, çünkü caminin konumu, minaresinden çıkılıp
şerefinden en güzel, doğal fotoğraf çekilebiliyor. Giriş ücreti 15 Kayme (Kayme: Yerel para
birimi)’dir. 15 Kayme karşılığı fotoğraf çekilebiliyor. Böylelikle camiye de gelir sağlanmış
oluyor. Böyle bir özelliği var.
Koski Mehmet Paşa Camisi (Mostar şehrinde) aynı zamanda bir külliyedir. Burada bir külliye
inşa edilmiştir. Hemen arka tarafında (L formatında) bir medresesi vardır. Bir bazaar gibi
düşünülse de burası bir medresedir. İnsanların eğitim gördüğü bir alandır. Caminin arka
tarafında mezarlığı vardır. Hazinesi vardır. Koski Mehmet Paşa öldükten sonra caminin ön
tarafındaki arazide defnedilecektir.
Şurada bakın! Yunus Emre Enstitüsü vardır. Türkiye’nin önemli bir kurumudur. Yunus Emre
Enstitüsü’nün yurt dışında Türk-İslam kültürünü tanıtmak gibi bir misyonu vardır. Meslek
Edindirme Kurumu burada meslek edindirme, buradaki yöre halkı, yöre kadınlarına, kızlara
mesken edindirmeye teşvik edecek eğitim programları merkezidir..."