Türkiye ve Suriye

Suriye, ellili ve altmışlı yıllarda, dünya kamuoyunda ihtilallerle anılan küçük bir devletti. Nitekim, Beşar Esat'ın babası hava generali Hafız Esat da bir darbe sonucu iktidara gelmiş, iktidarını pekiştirmek için 20 bin kişiyi katletmekten...

Suriye, ellili ve altmışlı yıllarda, dünya kamuoyunda ihtilallerle anılan küçük bir devletti. Nitekim, Beşar Esat’ın babası hava generali Hafız Esat da bir darbe sonucu iktidara gelmiş, iktidarını pekiştirmek için 20 bin kişiyi katletmekten çekinmemiştir. Bir zamanlar, PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ı ülkesinde korumuş, onun Türkiye aleyhinde yaptığı her türlü yıkıcı, bölücü, Türk ve Kürt’ü öldürmesini teşvik etmiştir. Ne zamanki, zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı, Suriye hududundan, “Ya Abdullah Öcalan’ı teslim edersin ya da gerisini sen bilirsin” yollu protestosundan sonra APO’yu yurdundan kovmak zorunda kalmıştır. Oğul Beşar Esat, babasından aldığı tevarüs sonunda o da halkını tanklarla, toplarla, tüfeklerle öldürmeye başlamış, eşitlik ve demokrasi isteyenleri acımasızca katletmiştir. Suriye ile tarihi, kültürel, ekonomik olarak ve ailevi bağlarla ve 850 km uzunluğundaki sınırla bağlı bulunuyoruz. Onun için 4 aydır süre gelen bu katliama Türkiye olarak kayıtsız kalmamız mümkün değildir. Nitekim Başbakan son konuşmasında, “Suriye bizim iç sorunumuzdur, daha fazla bigane kalamayız” yollu açık ve sert bir konuşma yaptıktan sonra Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu Beşar Esat’la görüşmek üzere Suriye’ye göndermiştir. Sayın Davutoğlu, Beşar Esat ile 6.5 saat süren uzun bir görüşme yapmıştır. Bu durum gösteriyor ki, Türkiye artık sabrının sonuna gelmiştir ve olaylara daha fazla kayıtsız kalmayacaktır. Çünkü, Suriye ancak bu gibi kararlı ve şiddetli girişimlerden anlar. Çünkü, bu zatın babası da ancak, Türkiye’nin bir kuvvet komutanının kesin ve kararlılık içeren konuşmasından sonra APO’yu Suriye’den çıkartmış idi. Dışişleri bakanının görüşmesinden sonra Beşar Esat, Hama’dan ve diğer kentlerden tanklarını ve askerlerini geri çekmeye başlamış bulunuyor. Temenni edelim ki, Suriye Devlet Başkanı sözünde durur ve halkın isteklerine kulak vererek ülkesini huzura kavuşturur. Aksi takdirde, BM’den, AB’den ve Arap ülkelerinden gelecek tepkilere hazır olması gerekir. Burada bir noktayı hatırlatmadan geçemeyeceğim. Bu gibi önemli ve ülkemizi yakından ilgilendiren her türlü olayı, ana muhalefet partisinin liderinin, muhalefet partisi gibi değil sorumlu bir devlet adamı gibi konuşması hatta iktidarı destekleyici harekette bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde, dostumuz var düşmanımız var, her kesim başka türlü yorumlar ve sonuçta bu görüş, ülkemiz aleyhinde bir sonuç doğurabilir. Bu düşüncemin hangi sebepten meydana geldiğini, sanırım çok kişi anlamaktadır. Dış İşleri Bakanı, Suriye’ye giderken Cumhurbaşkanının yazılı, Başbakanın sözlü görüşlerini iletmiştir. Hal böyle olduğu halde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun, Dış İşleri Bakanı Sayın Davutoğlu’nun Suriye teması için, “Başka devletlerin görüşünü iletmiştir, taşeron görevi yapmıştır” yollu konuşması bu kritik zaman da hiçte iyi olmamıştır.
Yukarıda da belirttiğim gibi, bu günler de herkes ağzından çıkana çok dikkatli olması iktiza eder. Atalarımız, boğaz 9 boğumdur, sekizini yut, birini söyle demişler. Doğru söze ne denir.