Bugün 5 kıtada 130 devlet içinde eğitim veren Türk okullarında okuyan 1000 öğrenci 9. Türkçe olimpiyatı için ülkemize geldiler. Ankara ve diğer illerimizde konferanslar verdiler, şarkı söylediler, Türk halk oyunlarından pek çoğunu oynadılar, şiirlerimizden örnekler verdiler ve istiklal marşımızı okudular. Tertip komitesi başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam, “Bu bin çocuk, ülkelerinde Türkçemizin yaygınlaşması için çalışan gönüllü elçilerimizdir. Bugün dünyada nasıl İngilizce yaygın bir dil olarak kullanılıyorsa, gelecekte Türkçemiz de dünyada en çok konuşulan dil olacaktır. Bin çocuk ve 300 öğretmeni bağrımıza bastık ve kendilerine en derin şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.
5 kıtada 130 ülkede eğitim veren Türk okullarının bu çok zor ve meşakkatli çalışmasını icra eden öğretmenlerini ne kadar tebrik etsek, yine de görevimizi tam yerine getirmiş sayılmayız. Çünkü o kahramanlar, Afrika’nın en ücra köşesinde, Asya’nın orta yerlerinde, Amerika’nın, Avrupa’nın hatta Avustralya’nın istemezükçülerine rağmen okullar açmışlar, Türk imajını ve Türk sevgisini aşılamışlar. İşte bugün gururla seyrettiğimiz o körpe beyinleri, Türk kültürü ve Türk örf ve adeti ile yoğurmuşlardır. Bir de, Türkiye’de milletvekili olacak bazı kişilerin, Kürt halkına “çocuklarınıza 7 yaşına kadar Türkçe öğretmeyin” diye telkin verenleri düşünün ve her ikisi hakkında kararınızı veriniz. Çünkü, o zat milletvekili olacak, bu milletin vergisinden hasıl olan ayda on bin lira maaşı cebine indirecek ve sonra bu milletin bin yıllık kardeşini diğer kardeşinden ayırmanın yolunu arayacak. Çünkü 7 yaşına kadar Türkçe konuşmayan bir çocuk okula başladığı zaman, okulda yabancı kalacak ve doğal olarak başarısız olacak, sonunda belki de okulu terk etmek durumunda kalacaktır. Onların istedikleri bu değil mi? Halk cahil kalsın. Onlar istedikleri gibi at oynatsınlar. AK Parti hükümeti yeni bir atılımla okullarda tebeşirli kara tahtaları kaldırarak, yerine bilgisayarlı akıllı tahtalar koyacağını ve her çocuğa bilgisayar donanımlı kitaplar verileceğini bizzat Başbakan ilan etmedi mi? Şimdi, bu kişilerin AK Parti’ye karşı olan antipatilerinin sebebini anladınız mı? Birisi “çocuklar cahil kalsın, ben onları istediğim gibi kullanayım” demekte, diğeri de “çocuklar okusunlar, dünyada olup bitenleri öğrensinler ve bu memlekete en yararlı birer yaratıcı kişi olsunlar” diyor. Memleketimizin önündeki bu kamburların bir gün düzeleceğine, aklıselimin galebe çalacağına inanmak istiyor, canı gönülden diliyoruz ama onlar hala işi yokuşa sürmenin derdindeler. Terör örgütü ile bazı ilişkilerinden dolayı bir yıl sekiz ay hüküm giymiş ve halen hapiste bulunan bir zat hakkında YSK yeni bir karar arifesinde. Belki, milletvekili olamaz diye karar verecek ve belki de olumlu yönde karar verecek. Hal böyle olduğu halde, iki milletvekili (Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan) hapisteki arkadaşını (Hatip Dicle) ziyaret ettikten sonra mahkemeyi baskı altına almak için şöyle meydan okuyorlar: “Ya hepimiz meclise gireriz, ya da hiç birimiz” diyorlar ki, bunun anlamı, daha evvel yaptıkları gibi militanlarını sokağa döküp, ortalığı ateşe vermektir. İnşallah aklıselim galebe çalar ve korktuğumuz başımıza gelmez. Bu memleketin doğusu da batısı da kuzeyi de güneyi de Anadolu’su da birbirinden güzel, birbirinden bereketli ve hepimize yetecek kadar bolluk ve bereket içindedir. Yasaları çıkaranların, yasalara uymakta daha dikkatli, daha medeni olmaları şarttır, elzemdir. Kabadayılık zamanımızda geçerli bir yöntem değildir, bu da böyle bilinmelidir.