ÖNCEKİ
yazımızda da belirttiğim gibi Kürtler Türklerle aynı soydan gelen Turani bir kavimdir. “Kürt Milleti” diye bir millet yoktur, “Kürtçe” diye bir dil de mevcut değildir. Zira bilimin ışığında gerçekler ortadadır. Kürt denilen bu insanlarımız Kurt Bey’in torunlarıdır. Kürtlerin ayrı bir millet olduğu iddiası sömürgeci emperyalizmin kocaman bir yalanıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kürt denilen bu insanlarımıza verdiği haklardan dolayı takdir edilmesi gerekirken maalesef çok ağır ve haksız ithamlara zaman zaman maruz kalmıştır. Şunu özellikle belirtelim ki bu bir lütuf değil, kendinden saydığı için bu haklar verilmiştir. İzmirli hangi haklara sahipse Hakkarili olsun, Mardinli olsun, nereli olursa olsun aynı haklara sahiptir. Oysa İran, Suriye ve Körfez Savaşı öncesi Irak devletlerine baktığımızda gerçekten Kürt vatandaşlarına bu devletler ne vermiş, Türkiye neler vermiş, buraya baktığımızda bize ne kadar haksızlık yapıldığını görürüz. Lütfen Suriye’de çoğu vatandaş olarak dahi kabul edilmeyip “Ketum” muamelesi görmüştür. Suriye, Irak ve İran’ da köy muhtarı dahi yapılmaz iken Türkiye’de bütün devlet memurlukları da dahil olmak üzere Kaymakam, Vali, Milletvekili, Bakan hatta Başbakan ve Cumhurbaşkanı dahi yapılmıştır. Lütfen nankörlüğün lüzumu yoktur. “Ne yaptı size bu devlet?” diyen yerden göğe kadar haklıdır.
Bölücü Kürtçülük emperyalizmin yani katil ve sömürgeci Haçlılarla birlikte Siyonizm’in bir oyunudur. Olay Kürtlere devlet kurdurmak değildir. Madalyonun arka yüzü farklıdır. Bu olayların asıl nedeni Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan’ın kurulması içindir. “Büyük Ermenistan” ve “Büyük İsrail” Türklerin, Acemlerin ve Kürtlerin cesetlerinin külleri üzerine inşa edilecektir. Olayın gerçek yüzü işte budur. Bunu aklı başındaki Kürt kardeşim benden daha iyi bilmekte ve görmektedir. Elbette ülkemizin her yerinde olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde de sorunlar vardır. Bu sorunları terör yaparak, kırıp dökerek değil birbirimizi anlayarak, demokratik yollardan çözeceğiz. Buralarda toprak reformu yapılmalıydı. Eğer Atatürk’ün ömrü yetseydi mutlaka toprak reformunu yapacaktı. Sonrası ise 2. Dünya Savaşı vs. vs. bir kişinin 50 bin dönüm arazisi olmaz, olmamalı. Elbette mazeret değildir ama feodal yapıya son verilmelidir.
PKK ve siyasi uzantısı terörden beslenmektedir. Dün “Bölgeye hizmet gitmiyor, bölge ihmal ediliyor” vs. gibi mazeretlere sığınan yüzsüzler bugün görüyorsunuz iş makinesi yakıyor, köprüleri yıkıyor, ambulans yakıyor, hizmet götüren insanları katlediyor yada kaçırıyor. Bütün bunlara ses çıkarmayan HDP terörden beslenmektedir. Sürekli devlet suçlanmaktadır. Devlet silah bırakacakmış vs. gibi ipe sapa gelmez akıl mantık dışı istekleri var. Iğdır’da Kürt vatandaşlarımıza ait 4 adet araç gasp edilip dağın eteğinde tutuluyor. Bomba düzeneği kurulup saldırıda kullanılacağı endişesi ile yol valilikçe hendek kazılarak tedbir alınıyor. Oraya gelen Iğdır HDP “Milletvekili” bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor. Adama sormazlar mı, bu sözleri vatandaşın araçlarını gasp eden eşkıyaya söyleseniz daha iyi olmaz mıydı? Yani eşkıyalar yol kapatsın, hendek açsın, vatandaşın araçlarını yaksın vs. onlara her şey serbest. Ama devlet vatandaşlarının güvenliği için bir defa hendek kazmış, görüyorsunuz nasıl saptırılarak yaygara yapılıyor. Ne diyelim, verdiği tavizlerle bunları muhatap alıp densizleri söz sahibi yapanlara yazıklar olsun. Ama bilsinler ki öyle yağma yok beyler. Bu vatanı sokakta bulmadık herhalde. Devlete uzanan el kırılır. Devlete uzanan dil koparılır. Devlet olmanın gereği budur. Kimse kendi başına gelin güvey olmaya kalkışmasın, bedeli çok ağır olur.