Teşekürler dünya

ÇOCUKKEN masallarla uyutulur, mucizelerle uyanırız. Kötülerin cezalandırıldığı, iyilerin kazandığı masallar. O kadar inanırız ki o masallara, bir türlü kavrayamayız ne olup, ne bittiğini. Büyümek ne garip bir şey. Doğru bildiğin yanlışların,...

ÇOCUKKEN

masallarla uyutulur, mucizelerle uyanırız. Kötülerin cezalandırıldığı, iyilerin kazandığı masallar. O kadar inanırız ki o masallara, bir türlü kavrayamayız ne olup, ne bittiğini. Büyümek ne garip bir şey. Doğru bildiğin yanlışların, iyilik sandığın kötülüklerin, gülen suratların ardındaki art niyetlerin bir bedende nasıl hayat bulduğunu anlayamadığım dünya. Karşılarına geçip bir gazeteci gibi röportaj yapmak isterdim. Olayları tüm çıplaklığı ile anlatın diye. “SAHİP OLDUĞUNUZU SANDIĞINIZ KİŞİLİK İLE OLDUĞUNUZ KİŞİLİĞİ GÖREMEYECEK KADAR NE YAŞADINIZ” diye. Muhtemelen sonradan yine fark ederdim o tüm çıplaklık takmış oldukları maskenin hangisi ile karşıma geçtiğini.
Aklım, hayalim almıyordu ve aklıma yine Freud geliyordu. Freud haklıydı her zamanki gibi. “İnsanoğlunun salt bencilliği, kendi çıkarları doğrultusunda bir manevra gibi dönüp duruyordu. Çark nereye dönerse, döndürülürse.”
O çarkı döndüren kişi olmakla o kadar meşgul ki, insanoğlu çarkı durdurmak akıllarına bile gelmiyordu. Yeter ki dönsün de ne olduğunun ne kadar dönebileceğinin önemi yoktu. Ağızdan çıkan kelimenin, hangi anlamla ne şekilde söylendiğini anlayacak yaşa geldiğimi fark ettim. Hem dram içeriyordu hem trajedi hem komedi. Karşına geçiyorlar konuşuyorlar, inanmış gibi dinliyorsun, dinliyorsun. Haklısın tamam diyorsun. Yalanları bile o kadar gerçekçi bir şekilde izliyor ve dinliyorsun ki, karşındaki insanda inandığını sanıp yoluna devam ediyor.
Gülüp geçmeyi öğreniyorsun. Olaylara ve yaşanılanlara sadece kendi tarafından bakan insanlar genelde kendilerine karşı empati yapılmadığına inanırlar. Bu da onların savunma mekanizmalarıdır. Bir de benim açımdan değerlendirmedi derler. Empati söylenerek, dile getirilerek yapılan bir eylemden çok daha ötesini içerir ve herkesin yapabileceği bir şey değildir kendileri yapmadığı için başkalarının yapabileceğine de inanmazlar.
Maalesef bu dünya bana da öğretti. Taviz vermemeyi, 2. şansın 3.şansı doğurduğunu, kötülüğe kötülükle cevap vermen gerektiğini, sen olmak uğruna savaşman gerektiğini, gerekirse yalnız kalarak, düşerek, kalkarak ne olursa olsun KENDİN olarak kazanman gerektiğini. Onaylanmak için, ait olmak için, dışlanmamak için öne sürülen her düşünceyi kabul etmemen gerektiğini, karşı çıkman gerektiğini, dik durman gerektiğini, hayatın nefes alıp verdiğin, eğlendiğin, ağladığın zamanlardan çok daha ötesini temsil ettiğini o gizli anlamını kavraman gerektiğini ve daha sayfalarcasını.
Hepsine, her şeye tüm kötülüğe ve olumsuzluğa rağmen, iyilikle sana kollarını açan tüm insanlara koşmam gerektiğini de öğrendim. Değer yargılarının ne kadar önemli olduğunu, insanın değersizliğini de kendi yarattığını her klişede mutlaka haklılık payı olduğunu da gördüm.
Olsun, dünya güzel bir yer. Denizin gökyüzüyle birleştiği o an, güneşin doğması ve batması, sevdiklerine sarıldığın o an, mutluluktan akan gözyaşları, emeğinin karşılığını gördüğün zamanlar, gerçek huzuru yaşadığın o anlar, hissettiğin güzel şeyler.
Dünya güzel bir yer. Teşekkür ettikçe yenilendiğin, deneyimledikçe şükür ettiğin. Teşekkür ederim dünya! Teşekkür ederim insanlık! Her şeye rağmen yaşam sevincimi artırarak kendimi her geçen gün sevmeme vesile olduğun için. Teşekkürler.