KONUYA
geçmeden önce bilindik bir hikaye ile başlayalım.
Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak, 1.500 TL maaşla bir bekçi almaya karar verir.
Bir süre sonra düşünülür, peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak?
Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 1.750'şer TL maaşla iki kişi işe alınır.
Bir süre sonra "İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz?" diye düşünülerek 2.000'er TL maaşla iki denetmen işe alınır.
Biri denetim yapar, diğeri raporları yazar.
Bir süre sonra "Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek?" diye tartışılır ve 2.500'er TL maaşla bir mali müşavir, bir katip, bir de istatistikçi işe alınır.
Bir süre sonra "Peki bunlardan kim sorumlu olacak?" diye düşünülür ve 6.000 TL maaşlı bir müdür ve 4.000'er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır.
Bir süre sonra ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır.
***
Burada bizim konumuz bekçinin işten çıkarılması değil, yapılan işler ve teknoloji karşısındaki verimlilik üzerine olacak.
Bildiğimiz gibi, son yıllarda teknolojinin hızla ilerlemesi nedeniyle, insan gücü ile yapılan birçok iş, makineler tarafından üstelik daha hızlı ve daha az maliyetle de gerçekleşiyor.
Araştırmalara göre ilerleyen süreçte insan gücü ile yapılan işlerin yüzde 45’inin artık makineler tarafından yapılacağı öngörülüyor.
Bu en basit otomatlardan, karmaşık yapı ve hatta ameliyatlara kadar birçok alanı kapsıyor.
Buna karşın, aynı araştırmacılar, makinelerin istihdamı azaltmayacağını aksine artıracağını söylüyorlar.
Daha verimli çalışma alanlarının yanı sıra, şu an dünya üzerinde bulunmayan mesleklerin ortaya çıkabileceği öngörülüyor.
Burada konumuza giriş yapabiliriz.
Yaptığımız işler gerçekten ne kadar verimli?
***
Özellikle Avrupa’da birçok alanda çalışan personel göremiyorsunuz.
Örneğin metroya bineceksiniz, bilet almak istiyorsunuz, hiçbir yerde gişe yok.
Onun yerine makinelere parayı verip biletinizi çıkarıyorsunuz, geçiş sırasında da başka bir makineye onaylatıyorsunuz, yolculuğa devam ediyorsunuz.
Bizde ise turnikeler olur, oradan geçerken bir de üzerinizde bir güvenliğin gözü olur.
Başka bir örneği Antalya Adliyesi'nden verebiliriz.
Güvenlik nedeniyle ön kapıdan kapanan girişlerin yerine arka girişten turnikeler yerleştirildi, kartınızı okuttuğunuz zaman giriş yapabiliyorsunuz.
Ancak turnikenin yanında personel sizi bekliyor.
Bu durumda, ya turnikelere ya da personele verilen para anlamsız oluyor.
İşte bunun gibi bazı durumlarda personelin orada hiç bulunmaması aslında daha büyük tasarrufa dönüşüyor.
Personelin oraya gelmesi servis gerektiriyor, yiyecek içeceği, dinlenmesi derken maliyeti yapılan işten daha fazlasına denk geliyor.
***
Tekno istihdamı daha farklı alanlarda da düşünebiliriz.
Örneğin, neden hâlâ trafik polisleri bizi çevirip ceza yazıyor?
Zaten hız limitini aştığımızda radar cihazı durumu algılıyor, kameralar araç plakalarını net olarak görebiliyor, cezalar eve kolaylıkla geliyor.
Bu durumda hâlâ ekipleri şehirlerarası yollarda uzun mesafelere gönderip, zorlu hava koşullarında radar denetimi yapmanın teknolojik açıdan bir gerçekliği bulunmamaktadır.
Yapılan yatırımlarla insan gücünü artık daha verimli işlerde değerlendirip, yaşam kalitemizi de yükseltmemiz gerekmiyor mu?
***
Daha üretken olalım, işgücünü verimli kullanalım, sadece istihdam görünmesi için yapılan çalışmalara prim vermeyelim.
Hepinize saygılar sunuyorum.