Geçtiğimiz gün Whatsapp üzerinden telefon rehberimde numarası kayıtlı olmayan bir okuyucumdan mesaj aldım. Aldığım mesajdan bir gazeteci yazar olarak inanın hem memnun oldum hem de gurur duydum kendimle. Okuyucum mesajında "Bugün yayınladığınız 'Düdük müdük meselesi' başlıklı yazınızı okudum ve ağzınıza, kaleminize sağlık demek için size buradan ulaştım. İnanın bana Gazipaşa adına yazılacak, söylenecek çok şey var. Tekrar emeğinize sağlık. Tebrik ederim."
İsmini daha sonra öğrendiğim okuyucum belli ki yazının içeriğini çok beğenmiş ve bana ulaşıp teşekkür etti.
Buradan ben de teşekkür ediyorum okuyucuma.
Daha sonra az da olsa kısa sohbet ettik. Eğer ilçemizin sorunları ile ilgili tespitleri, gözlemleri varsa paylaşabileceğini söyleyip, duyarlılığından dolayı ben de kendisine tekrar tekrar teşekkür ettim.
Neyse asıl konumuza dönelim. Bugün köşe yazımda toplumun kanayan yarası olan dedikoducu insanlardan bahsetmek istiyorum. Her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da fazlasıyla dedikoduyu seven bir kesim var.
Bunları en çok yapanlar ise işi gücü olmayanlar, bir başka deyişle eli ve kafası boş insanlar. Bunların yapacağı bir üretim olmadığı için gözleri sürekli başkalarının üzerlerinde olur.
Kim ne yapmış, kimin kaç dönüm muz serası var, kim kaç avokado fidanı ekmiş, kim nasıl başarılı olmuş, kim daha çok para kazanmış, kim daha çok işi ile meşgulse onların dedikodularını yaparlar. Ayrıca bir de kadınlar var. En çok sevdikleri dedikodu yapmak olan kadınlar. Bu tiplerin gayeleri de başka kadınların geçim ve yaşamları üzerine dedikodu yaparak geçimlerini bozmaktır.
İşi gücü olan aklı selim insanlar, dedikodu etmeyi hem sevmezler, hem de işlerinden, güçlerinden dolayı zamanları olmaz.
Hatta bu dedikoducu kişiler insanların başarısından rahatsız olurlar. İnsanları nasıl yıpratırız diye düşünüp dedikodu üretirler. Bu tip insanların tek gayeleri vardır, kıskandıkları kişileri toplumda küçük düşürmek.
Eline ne geçer, koca bir hiç tabi. Toplum olarak ilerleyemediğimizin başında gelir dedikodu.
Hatta okumuş ve belli yerlere gelmiş, kurumlarda çalışanların bile bu tür boş dedikodularla uğraştıklarını çok iyi biliyorum.
Kurumlardaki dedikodular da genelde kıskançlıktan dolayı yapılır.
Kimileri de aklınca karşısındaki kişiyi yıpratıp, koltuğuna oturmak için yaparlar.
Yani çoğu kişiler okumuş olmasına rağmen bu dedikoduları yaparlar. Cumartesi yazdığım “Adam gibi adam olmak” yazımda belirttiğim gibi. Dedikoducu kişiler ise adam olmak yerine adam olmamak için uğraşır dururlar.
Şu dedikoducu tipler olmasa birçok dargınlıklar, kavgalar, huzursuzluklar olmaz diye düşünüyorum.
Dedikodular olmasa, ne yuvalar bozulur, ne de insanlar birbirine düşman olur. Ama maalesef bizim toplumumuzun acı gerçeği dedikodu.