Köklü bir devlet geleneği olan toplumların, tarihi günlerinin oldukça fazla olması kadar doğal bir şey olamaz.Her tarihi büyük olay sonrasında, mevcut egemen güç ortadan kaldırılmış, yerine bir başka güç geçmiştir.Bu, her anlamda ve her alanda köklü bir değişimdir. Bu değişim sonrasında, yenilen ya da yenilgiye uğratılan, yenen tarafından hırpalanır, karalanır, suçlanır hatta bir biçimde yok edilir.Tarih, mevcut egemen gücün kendi gücünü tarih sayfalarına kendi istediği biçimde yansıtması ya da dayatmasından başka bir şey değildir.Gerçek, çok uzun yıllar sonrasında, ama yine mevcut egemen gücün müsaade edeceği bir ölçüde gün ışığına çıkarılabilir.Yakın tarihimizin önemli kavşaklarını bire bir yaşamama ya da yaşamamıza karşın, bu kavşaklarda olup bitenleri derinliğine hangimiz biliyoruz?Osmanlı İmparatorluğunda başlayan saray entrikaları, iktidar kavgaları, Padişahların tahtan indirilmeleri, hatta katledilmeleriyle, Türkiye Cumhuriyetinin kurulması sonrasında ortaya çıkan, iktidar kavgaları, darbelerin ve müdahalelerin, yargılamaların perde arkasını, ince hesapları ve oynanan oyunların, bize yutturulan yalanların ne kadarını kaçımız biliyoruz?Söğüt'te ortaya çıkmış küçücük bir beyliğin, Anadolu’daki onlarca beyliği ele geçirip nasıl koskoca bir Osmanlı İmparatorluğuna dönüştüğünü ve bunun nasıl kan ve gözyaşıyla yani Türk'ün Türk’le savaşarak elde edilmiş olduğunu kaçımız dikkate alıyor?2. Abdülhamit’in devrilmesini, idealist, cengaver, yiğit genç ve deneyimsiz ittihatçıların koskoca Osmanlı İmparatorluğunun çöküşüne nasıl sebep olduklarını ayrıntılarına inerek hangimiz inceliyoruz.1918 yılında Birinci Dünya Savaşı sonuçlandığı halde, 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’e çıkmasını, ertesi gün de yani 16 Mayıs 1919’da da Atatürk’ün o tarihteki yetkililerce Anadolu’ya ordu müfettişi olarak görevlendirmelerini ve 1917 yılında da Rusya’daki Sosyalist Ekim Devrimiyle Rusların kazanacakları bir savaştan vazgeçip, Türkiye’de hesapları olan bir Rusya’dan, Türkiye’yi destekleyen bir Rusya olmasının önemini kaçımız biliyoruz.Çok daha önemlisi, savaşta itilaf devletleri olarak birlikte hareket edip savaşan, İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya ittifakı, savaş devam ederken Rusya’nın ittifaktan ayrılması, sonrasında da, savaş kazanılınca, bu üç devlet arasında çelişkilerin baş göstermesi ve Türkiye’ye dönük hesaplarında da ayrıştıklarını hatta Yunanlılara karşı verilen savaşta dolaylı yollardan da olsa bize destek çıkıldığı hiç dinlendiriliyor mu? Biz sahneye konan oyunların sadece seyircisi ve seyrettiğimiz oyunun sıradan yorumcusuyuz. Bu bir tiyatro ya da dizi oyunuysa bunun senaryosunun ne için ve nasıl yazıldığını, oyunun perde arkasını bilmemiz mümkün mü? Oyun başarılı olursa, oyunu sahneye koyanlarla oyuncuları, hem maddi hem de manevi yönden köşe olup, ülkenin baş aktörleri haline geliyorlar. Tıpkı siyaset sahnesinde yer alan siyasetçiler gibi.Siyasette, kişi ne denli bilgi birikimine ve deneyime hatta dürüstlüğe sahip olursa olsun, siyaset oyununa ayak uyduramazsa öne çıkamaz.Hangi iktidar ya da egemen güç, kendi dönemini eleştirip, geçmiş iktidarları övebildi? İstisnasız hepsi de, geçmişin iktidarlarını yerin dibine batırırken kendi iktidarları dönemini göklere çıkardılar.Medya bu konuda objektif olup, toplumu doğru bir biçimde aydınlatabildi mi?Kesinlikle hayır. Kimi beyaz, kimi simsiyah dedi. Griden söz eden olmadı, olmuyor, bundan sonra da olacak gibi görünmüyor!