Tarihi doğru okumak

Tarih, yaşamın bir kesitinin anlatımı olarak değerlendiriliyor. İşte bu yüzden, anlatanın anlatımının ne derece doğru olduğu da çok önemli! Tarihin göreceliğinin nedeni de, belli olayların ve gelişmelerin, anlatımındaki farklılıktan...

Tarih, yaşamın bir kesitinin anlatımı olarak değerlendiriliyor.

İşte bu yüzden, anlatanın anlatımının ne derece doğru olduğu da çok önemli!

Tarihin göreceliğinin nedeni de, belli olayların ve gelişmelerin, anlatımındaki farklılıktan kaynaklanmakta.

Bugünün olaylarının ve gelişmelerinin içinde yaşamamıza karşın, kimimiz önemli aktörlerin bir kesimine övgüler yağdırıp yere göğe sığdıramazken, diğer kesimini de yerin dibine batırmakla meşgulüz.

Demek ki toplum olarak, bugünün aktörlerini bile, çok farklı bir biçimde değerlendirdiğimize göre, geçmişteki aktörleri doğru bir biçimde değerlendirdiğimizi iddia etmenin pek doğru olmadığı kanısındayım.

Hele hele, bugünkü siyasi kutuplaşma tavan yapmışken, dünü doğru ve de objektif bir biçimde değerlendirmek mümkün mü?

Tarihi yazanlar olduğu gibi yazdıranlar da var.

Yazanlara tarihçiler diyoruz.

Yazdıranlar ise, o günün egemen güçleri.

Aynı olayı ve gelişmeyi çok farklı açılardan ele alan tarihçiler var.

Örneğin, tarihin önemli aktörlerinden birini, tarihçilerden biri kahraman ilan ederken, diğeri vatan haini olarak değerlendirebiliyor.

Çok daha önemlisi, dünün önemli aktörleri, bugünün siyasi kutuplaşmalarının bir parçası haline getirilirken, kutbun biri o aktörü göklere çıkartırken, diğeri yerin dibine batırabiliyor.

Dünün olaylarını ve gelişmelerini, bugünün siyasi kutuplaşmasının bir parçası haline getirilebilmek için, gerçekler altüst edilebiliyor.

İşte, tarih boyunca devam ede gelen bu kutuplaşma yüzünden, geçmişte kimin başarılı, kimin başarısız, hangi aktörün kahraman hangisinin hain olduğunu tam olarak doğru bir biçimde saptamak pek öyle kolay olmuyor.

Hele hele, koskoca bir imparatorluğun çöküşü sonrasında, büyük mücadelelerle ve büyük insan kayıplarıyla kurulan yepyeni bir devletin, yeniden yapılanması, monarşinin yıkılması, halifeliğin kaldırılması ve bir sürü devrimlerin yapılması sürecinde, tarihin dosdoğru yazılması tabii ki mümkün değildi.

O günün somut koşullarında, toplumun yeni yapılanmayı benimsemesi için, eski yapının ve o yapının önemli aktörlerinin kötülenmesi kadar doğal bir şey olamazdı.

Ama artık aradan yüz yıla yakın bir süre geçti.

Eskiye öykünenler olsa da, eskiye dönüşün imkansızlığı ortada.

Bu yüzden de, artık bazı tarihi gerçeklerin bilinmesinde ve toplumun bunları öğrenmesinde yarar var.

Çok daha önemlisi, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetini benimsetmek için, Osmanlı İmparatorluğunu ve son yıllardaki padişahları hatta kimi siyasi aktörleri o gün için kötülemek doğalsa da, bugün için buna gerek olmadığı kanısındayım.

Bu ülkeyi kuran, Kurtuluş Savaşı destanını yazanların da, Osmanlı subayları ve aydınları olduğunu da hiç akıldan çıkartmamak gerekir!