Tapuyu bırak, hayatın kolonlarına sarıl

​BU söz ne kadar anlamlı: "Evin tapusu duruyor diye sevinirsin ama kolonlar kesilmişse, deprem tapuya bakmaz!"

​Bu, yalnızca betondan yapılmış binalar için söylenmiş basit bir uyarı değil; bu söz, hayatın ta kendisidir.

​Biz insanlar, eldeki "tapuya" tutunmayı ne çok severiz. Oysa hayatın fırtınası kapıya dayandığında, o kâğıt parçaları, o dışarıdan bakılan görkem, ne yazık ki bir sigorta değildir.

Zira hayat, dış cepheye değil, içerideki kolonların sağlamlığına göre hesap keser.

​Bir ülkenin tapusu, haritadaki sınırları, meclisteki anayasasıdır. Ama o vatanın asıl kolonu nedir, bilir misiniz?

O, vatandaşlarının birbirine olan tertemiz sevgisidir, dürüstçe akıttığı alın teridir.

​Eğer bir memlekette yolsuzluk ve adaletsizlik bir virüs gibi yayılıyorsa, herkes yalnızca kendi çıkar tapusunu cebinde saklıyorsa, dışarıdan ne kadar güçlü görünse de o ülke en küçük bir ekonomik fırtınada, en hafif bir doğal afette köklerinden sarsılır.

​Gerçek vatan sevgisi, bayrağı coşkuyla sallamak kadar; işimizi dosdoğru yapmak, haram lokmadan sakınmak, komşunun elini tutmak demektir.

Vatanın kolonu, budur.

Emeğin, hakkın ve şefkatin demiridir.

​Ailenin tapusu, miras kalan köşkler, gösterişli evlilik cüzdanları değildir.

Hayatın o en narin binasının kolonu, eşler arasındaki karşılıksız sevgidir, saygıdır, açık iletişimdir.

​Eğer bir çatının altında herkes kendi rahatını düşünüyor, gönül kapılarını kapatıyorsa; o aile, dışarıdan ne kadar zengin ve "mükemmel" görünürse görünsün, küçük bir tartışmada bile dağılıp gider.

Çocuklar, anne babanın banka hesabına değil; birbirlerine nasıl baktığına, nasıl konuştuğuna bakar. Aşkın ve fedakârlığın kolonu, aileyi ayakta tutar.

​Peki ya bizim kendi hayatımız?

Tapumuz, sosyal medyada gösterdiğimiz "mükemmel" imaj ya da banka hesabımızdaki yığılmış para mıdır?

​Hayır, bizim asıl, en kıymetli kolonumuz sağlığımızdır, ruhumuzdaki iç huzurdur. Yıllarca bedenimizi zehirlersek, ruhumuzu sürekli stres ve öfke ile yorarsak; bir gün gelir, o en sağlam sandığımız yapı aniden çöker.

Ne unvan ne de para, o an yerle bir olan kolonu onarabilir.

​Kendi hayatımızın kolonu, yediğimiz her lokmaya şükretmek, ruhumuzu dinlendirmek ve içimizdeki o dingin denizi korumaktır.

​Gelin bu sözü, ruhumuzun en değerli mührü yapalım: Hayatın her alanında, o gösterişli tapulara, süslü belgelere değil; içerideki sağlamlığa, dürüstçe akan emeğe ve koşulsuz sevgiye bakalım.

​Kolonlar sağlam olursa, inanın ki hayatın hiçbir depremi bizi yıkamaz, sadece sallar.

​Sağlam kolonlu bir hayat ve vatan dileğiyle...

Esen kalın.