Tabu yaratıp tapınıyoruz

Ümmetçi bir toplum yapısından geliyoruz. Önce kendimiz bir tabu yaratıyoruz, sonra da kendi yarattığımız bu tabuya tapınmaya başlıyoruz. Daha dün adı sanı pek bilinmeyenler, bugün tabu haline getirilmeye çalışılıyor. Yıllarca tapınılan...

Ümmetçi bir toplum yapısından geliyoruz.
Önce kendimiz bir tabu yaratıyoruz, sonra da kendi yarattığımız bu tabuya tapınmaya başlıyoruz.
Daha dün adı sanı pek bilinmeyenler, bugün tabu haline getirilmeye çalışılıyor.
Yıllarca tapınılan bazı liderler, zaman içinde tabu olmaktan çıktılar!
Özal, Demirel, Erbakan ve Türkeş bizim tabulaştırdıklarımız.
Erdoğan da tabulaştırılma noktasında.
Hatasız insan olmadığını bir türlü kabul edemiyoruz. Liderleri sütten çıkmış ak kaşık gibi görme saçmalığı içindeyiz.
Siyasetçilerimize “DÜRÜST SİYASETÇİ” imajını oturtabilmek için özel çaba sarf ediyoruz!
Ülkeyi yönetme iddiasında olan insanların zaten dürüst olmaları gerekmez mi?
Bu ülkeyi iyi yöneteni değil, ağzı iyi laf edenleri, ona buna saldıranları, olmayacak vaatlerde bulunanları, palavra sıkanları baş tacı etme aymazlığı içindeyiz.
Ne yazıldığına ya da ne söylenildiğine değil, kimin yazdığına ve kimin söylediğine bakıyoruz.
Paketin içine bakmadan, ambalajına göre bir değerlendirme içine giriyoruz.
Siyasi yapılanmalar futbol kulüplerine benzemez.
Futbol takımı tutar gibi parti tutmak, akılla mantıkla izah edilebilecek bir şey değil!
Tuttuğu partinin lideri, yönetici kadroları, dünya görüşü, defalarca değişmesine rağmen, aynı partiyi körü körüne desteklemenin mantığını anlamak mümkün mü?
12 Haziran seçimleri belli sürprizleri içinde barındıracak gibi.
Çok güvenilen dağlara kar da yağabilir!
Bu seçimde, tıpkı Alanya’daki yerel seçimde olduğu gibi, AK Parti karşıtlığına dayalı siyaset tavan yapmış durumda.
Oylar bir partiye kanalize edilirse bir sürü denge altüst olabilir!
Tüm olumsuzluklara rağmen, 12 Haziran seçimlerinin sonrasında, siyasi gerginliklerin sona ermesiyle birlikte, Türkiye’nin çok daha iyi bir konuma geleceğini düşünüyorum.