SURİYELİLER
defolup gitsinler mi?
Yoksa başımızda bela (!) olarak dursunlar mı?
"...Pop müzik şarkıcısı Demet Akalın, sosyal medyada 'Suriyeliler Evine Dönsün' etiketiyle başlatılan kampanyaya 'Kesinlikle sonuna kadar katılıyorum. Hırsızlık, gasp, bıçaklama haberlerinden bıktık' diyerek destek verince, ağır eleştirilerin hedefi oldu. Hoş, Demet Akalın’ı ırkçılıkla suçlayanlar kadar destek verenler de vardı. Toplumun ciddi kesiminde yandaş bulan bir söylem bu: 'Suriyeliler dönsün. Sırtımızda yük olmasınlar artık. Bizim derdimiz bize yeter, bir de bunlarla mı uğraşacağız.' Bu görüşe sahip olanların sayısı ülkede hayli fazla. Dünyada da sağ siyasetçiler bundan nemalanmıyor mu? Bir tek bizde yok bu. MHP gibi sağ bir parti, mülteci politikasını merkezine alıp, ‘ülkelerine göndereceğiz’ kampanyası yapsa, su içinde yüzde 15 oyu garanti eder. MHP’den ihraç edilen Sinan Oğan yapıyor bu siyaseti bir tek. 'Türk kadınlarını dikizleyen Suriyelileri burada beslemeye mecbur muyum? Vatandaşlık dahi verseniz hepsini geri göndereceğiz' diyor. 'Benim Anadolu’da yetişen delikanlım, kınalı kuzum El Bab’da şehit düşecek. Taşı sıksa suyunu çıkaracak herifler gelecek bizim sahillerde nargile fokurdatacak!' diyor. 'Bayramlaşmak için Suriye’ye binlerce Suriyeli gidebiliyorsa neden hâlâ bunları besleyip sahillerde sarkıntılık yapmalarına müsaade ediliyor?' diyor. Demet Akalın buna yakın şeyleri söyleyince olay oluyor. Dedim ya ülkede böyle düşünen insan sayısı hiç az değil. Ben asla bu görüşe inananlardan biri değilim. Hiç kimse ülkesini böyle terk etmek istemez, çocuklarının geleceğini, hayatını böyle sınavlardan geçirmez. Ben doğru entegrasyon programları yürütülmesinden yanayım..."
Üstteki bu ifadeler, Hürriyet Gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu'nun dünkü köşe yazısından.
Semercioğlu, Alanya'da geçen haftaya damgasını vuran Suriyeli tacizciler meselesini de işin içine katarak konuyu güzel özetlemiş.
Ancak...
Ben, Alanya'da sayılarının kaç olduğu bilinmeyen Suriyelileri ikiye ayırmak gerektiğini düşünenlerdenim.
"Benim Anadolu’da yetişen delikanlım, kınalı kuzum El Bab’da şehit düşecek. Taşı sıksa suyunu çıkaracak herifler gelecek bizim sahillerde nargile fokurdatacak!" isyanına sonuna dek katılıyorum.
Alanya'da veya herhangi bir tatil beldesinde denize girebilecek kadar rahat olabiliyorken, Suriye'ye gitmeyip Türkiye'de kendilerine tanınan her türlü haktan fazlasıyla yararlanan, eli kolu tutan, özellikle genç Suriyelilerin canının istediği gibi davranmalarına ben de karşıyım.
Bir denetim altına alınmaları, kimlik bilgilerinin devletin resmi kurumlarında toplanmasını, sürekli bir denetim altında oldukları hissinin bilinçaltına enjekte edilmesi gerektiğini düşünenlerdenim.
Fakat...
Alanya'da ve civar mahallelerinde, yukarıda sınıflandırdığım Suriyeli modelinden farklı bir Suriyeli modeli daha yaşıyor.
Anımsayın...
27 Ocak 2017 tarihinde, Alanya Ülkü Ocakları Başkanı Abil Gündoğdu, Suriye'deki savaştan kaçıp Alanya'da yaşamaya başlayan Türkmen bir aileyi ekibiyle birlikte evinde ziyaret etmiş, ailenin eksiklerini not alıp kısa zamanda tedarik etmişti.
"Zulümden kaçarak Türk topraklarına ve Türk kardeşlerine sığınan Suriyeli Türkmen ailesini ziyaret edip eksiklerini yerinde gördük. Türk beklenendir. Türk el uzatılan, Türk ebediyete kadar bu topraklarda var olacak olandır. Allah kimseyi vatansız ve devletsiz bırakmasın" diyen Gündoğdu, aslında o gün hepimizin kulağına küpe olması gereken en önemli mesajı bu sözlerle vermişti.
"Musul, Kerkük, Halep ve Türkmen Dağı bizimdir. Bugün onlara kucak açan yarın da orada olacaktır" diyen Gündoğdu, çoru çocuğu ile canını Türkiye'ye ve Alanya'ya zor atan Suriyelilere sahip çıkılması gerektiği mesajını net bir şekilde vermişti.
Ezcümle...
Dünyada "misafirperver" yönü ile tanınan tek millet olarak bize yakışan, özellikle küçücük çocuklarıyla bize sığınmış olan Suriyeli aileleri de düşünerek, bilhassa sosyal medyada "Suriyeliler defolup gitsin" kampanyalarına son vermek olacaktır.
Sahilde fink atıp ufacık kız çocuklarını taciz eden, "Türk kızları nasıl tavlanır?" başlıklı gizli videolar çekip sosyal medyada paylaşan Suriyelilere hep birlikte karşı dururken, üç kuruş paraya, sigortasız ve hiçbir özlük hakkına sahip olmadan akşam evine, çoruna çocuğuna ekmek götürmeye çalışan Suriyelilere de bir müddet daha sahip çıkmalıyız.
Bir gün elbet savaş bitecek, Suriyeliler kendi topraklarına dönecektir. Ve emin olun, yiğit bir Türk delikanlısı olan Abil Gündoğdu'nun gösterdiği yakınlıklar gibi küçücük dokunuşlar ve yardımlar, Ortadoğu topraklarında yüzyıllarca konuşulacaktır.
Abil Gündoğdu, Suriye'den kaçıp Alanya'ya sığınan Türkmen bir aileyi geçtiğimiz Ocak ayında evlerinde ziyaret edip gıda ve ev eşyası yardımı yapmıştı.