Aslında başlayan her gün yeni bir gündür insan için. Biten her gün mazinin tozlu raflarına doğru yol alan geçmiş, yeni başlayan her gün ise umutla gelen bir gelecek… Bu yüzden insanoğlu olarak her yeni güne büyük beklentiler, hayaller ve hedefler ile yine, yeniden başlarız.
Öğrenciler içinse bu durum pek de böyle değil işin aslı. Onlar için biten her gün bir önceki günün aynısı. Sabah günün başladığını haber veren alarm ile gözlerini açtıkları her yeni gün ise bitmeyen tempoya yetişme amacıyla kendi rutinleri arasında koşturdukları sıradan bir başka gün. Okul sırasında geçirilen zamandan sonu gelmeyen ödevlere, yetişilmesi gereken kurslardan/özel derslerden acil ve öncelikli çözülmesi gereken sorulara, girilmesi gereken sınavlardan tekrar edilmesi gereken konulara, ezberlenmesi gereken formüllerden çıkarılması gereken özetlere kadar birçok rutini içinde barındırır öğrencilik.
Öğrenciliği bu şekilde anlatınca, iyi ki rutinler var diyesi geliyor insanın. Sonuçta önceliklerin belirlendiği, hedeflerin koyulduğu, atılacak adımların planlandığı ve ertelemenin az olduğu sağlıklı rutinler hep kazançlıdır. Saydığımız rutinler de ilk bakışta kazanç sağlayan sağlıklı rutinler gibi görünüyor. Ancak biraz daha yakından baktığımızda tabloya öğrencilik için gerçek tablonun bundan çok farklı olduğunu kolayca görüyoruz. Gerçek tabloda olan özetle şu: Öğrenciler, okulda öğretmenler evde anne babalar tarafından oluşturulan rutinlere uymak zorunda.
Ve sorunlar da işte tam olarak burada başlıyor. Çünkü içselleştirilmeyen bu rutinler bir süre sonra durgunluğu beraberinde getiriyor. Yani öğrenciler istemedikleri halde yaşamak zorunda oldukları bu rutinlerle uyandıkları her yeni güne, aslında uykularını almamış ve zinde olmayan bir şekilde “Merhaba” demek zorunda kalıyor. Durgunlukla birlikte öğrencinin içinde filizlenen sıkılmışlık, karamsarlık isteksizlik duyguları ise stresin kapıyı çalmasına sebep oluyor.
Stres bütün öğrencilerin kapısını çalıyor farklı zamanlarda farklı şekillerde. Bazıları stres ile etkin bir şekilde baş edebilirken çoğu öğrenci ise yaşadıkları stresle birlikte hayatlarının kontrolünün ellerinin arasından yavaş yavaş kayıp gittiğini hissediyor.
Şimdi hayatınızın kontrolünü tekrar kendi elinize almanın zamanı ve bunu başarabilmenizde size yardımcı olabilecek birkaç tüyo da işte tam da burada:
1. Strese bakış açışınızı yeniden düzenleyin
Stres hakkındaki düşüncelerinizi değiştirmek vücudunuz strese karşı verdiği tepkinin değişmesini sağlayacaktır. Bu noktada stresin vücudunuzda yarattığı fizyolojik tepkilerin size fayda sağlayacağını düşünmek işe yarayacaktır.
2. Size değer veren ve sizi destekleyen insanlarla bir arada olun
Aileniz ve arkadaşlarınız ile kuracağınız fiziksel temas, değer verdiğiniz insanlara yardım etme veya onlardan yardım alma ile birlikte vücudunuzda salgılanacak olan oksitosin hormonu sayesinde stres tepkiniz daha sağlıklı hale gelecektir. Hatta bu hormon sayesinde stresten daha kolay kurtulabilirsiniz.
3. Kontrol edebildikleriniz ve edemediklerinizin ayrımını yapın
Başarılarının öncelikli olarak kendi sorumlulukları olduklarına inanan öğrencilerin kendileri için önemli derecede stres yarattıkları araştırmalar ile kanıtlanmıştır. Bu nedenle etki alanınız içindeki ve dışındaki durumları bütün gerçekliği ile gözden geçirdikten sonra yazılı hale getirerek kontrol edemediğiniz durumlar hakkında, bunları nasıl yorumlayacağınız ve çerçevelendirebileceğiniz üzerine çalışın.
4. Temel nedenleri anlamaya çalışın ve harekete geçin
Stres yaşamanıza sebep olan durumların ve stres tepkilerinizin temel nedenlerini keşfederek ve bu durumları ortadan kaldırmak için neler yapmanız gerektiği ile ilgili bir liste oluşturarak gelecekteki stres düzeyinizi hafifletebilir; hatta stresinizi önleyebilirsiniz.
Hedeflerinizin peşinden giderken yaşadığınız stresle baş edebileceğinize inanarak hayatınızın kontrolünü tekrar elinize alabilmeniz dileğiyle.