Sosyal medya

GAZETECİLİK kolaylaştı. Mesleğe başladığım yıllarda bırakın WhatsApp'ı, Facebook'u, Twitter'ı, cep telefonu bile yoktu. İznini almadığım için isim vermeyeyim, günümüzde beraber veya farklı kurumlarla çalıştığımız...

GAZETECİLİK

kolaylaştı.

Mesleğe başladığım yıllarda bırakın WhatsApp'ı, Facebook'u, Twitter'ı, cep telefonu bile yoktu.

İznini almadığım için isim vermeyeyim, günümüzde beraber veya farklı kurumlarla çalıştığımız pek çok gazeteci arkadaşımla, o yıllarda akşam ayrılmadan ertesi gün nerede buluşacağımızı, hangi haberlere birlikte gideceğimizi falan konuşur, öyle vedalaşırdık, ki sabah birbirimizi bulabilelim.

Antalya veya İstanbul'daki gazetelerin Alanya'da muhabirliğini yapan meslektaşlarım için gazetecilik tam bir eziyetti.

Dijital fotoğraf makineleri henüz icat edilmediğinden, 36'lık negatif makara sarılı makinelerle, şansına, artık Allah ne verdiyse çekim yaparlar, akşamüzeri tanıdık fotoğrafçıya götürüp tap ettirirler, işe yarayan kareleri makasla kesip zarfın içine bir iki satır da haber yazıp Alanya Otogarı'na götürürler, önceden hoşa gidecek bir iki haberle tav edilmiş otobüs firmalarına veya şoförlerine emanet ederler, sonra ofise dönüp otobüsün plakasını ve şoförün adını, Antalya veya İstanbul'da haberi ve fotoğraf karesini bekleyen muhabire bildirirlerdi, ki gidip otogardan teslim alabilsin.

Şimdi öyle mi?

Şehrin filanca yerinde iki araba birbirine değse Alanya'daki çok sayıda internet gazetesinden, daha olay yerine trafik polisi bile gelmeden öğreniyorsunuz ya.

O zamanlar Alanya'daki herhangi bir olayı, ya akşam yerel televizyonların haber bültenlerinden, ya da ta ertesi gün gazetelerden öğrenebiliyordunuz.

Dedim ya.

Günümüzde gazetecilik, daha doğrusu medya sektörü kolaylaştı.

Şimdi herkesin ama herkesin elinde birer akıllı telefon, e interneti de varsa oluyor sana herkes acar muhabir.

Hele de benim gibi 5 bin arkadaş kotasını doldurmuş Facebook kullanıcısı bir gazeteciyseniz, artık yerinizden kalkmaya bile gerek kalmıyor.

Oturuyorsunuz PC'nin başına, gelsin haberler, gitsin fotoğraflar.

Sizin anlayacağınız, bir yandan "Teknoloji gelişiyor" diye seviniyoruz, ama öbür yandan, bu iş idam mahkumunun kendi iskemlesini kendi tekmelemesi gibi bir hal almaya başladı.

Neyse.

Bu uzun girizgahı, bir sıkıntımı sizlerle paylaşmak için yaptım.

Dedim ya, "sosyal medya" artık her yerde.

İnternet ve cep telefonu teknolojisi ucuzladıkça artık şehrin en lüks semtinde yaşayanın da elinde medya gibi bir silah var, en ücra kırsalında yaşayanın da.

Hele hiçbir masrafı olmayan "internet gazeteciliği" işi tam manasıyla yasallaşırsa, siz seyreyleyin ondan sonra kopacak gümbürtüyü.

30-40 TL'lik domain, 300-400 TL'lik uyduruk internet sitesi olan herkes bir bakmışsın "medya patronu" oluvermiş.

İşin şakası bir yana.

Asıl meramımı anlatıp bugünlük müsaade isteyeyim.

Pek kıymetli "tanınmış", "popüler", "gelecek vaat eden" veya "artık ununu elemiş" olan siyasetçiler.

Sevgili abilerim, ablalarım, kardeşlerim.

Seçime kalmış şunun şurasında 15-20 gün.

Pek çoğunuzu sosyal medyadan takip ediyorum ve işin açığı gördüklerim karşısında üzülüyorum.

Neden mi?

Çünkü parti toplantılarında mangalda kül bırakmıyorsunuz ama iş çalışmaya gelince pek çoğunuz arazisiniz.

Bari seçim çalışmalarına katılmıyorsunuz, hiç olmazsa sosyal medyadan gezme tozma, yeme içme, "falanca yerde filanca keyfi" türü paylaşımlarda bulunmayın.

Ki, kendinizi, artık birer sosyal medya canavarı olan biz gazetecilere gevdirmeyin.

Az kaldı.

Söz, 1 Kasım sonrası hepinizi azat edeceğiz.

Ama...

Kısır çekişmenin az olduğu, neredeyse hiç polemik yaşanmayan 1 Kasım öncesi bize bedavadan malzeme sunmayın.

Benden dostça bir uyarı.

Sonra "Demedi" demeyin, karışmam...