İŞ
artık iyice çığırından çıktı sevgili seyirciler. Basın sektörü yepyeni bir yöne doğru evriliyor, Allah sonumuzu hayretsin.
Sosyal medya çıktı çıkalı, telefon ve internet teknolojisi ucuzladı ucuzlayalı, herkes muhabir, herkes gazeteci oldu.
Fena mı oldu, elbette hayır.
Eleştirmiyorum, aksine seviniyorum, mutlu oluyorum, hatta destekliyorum.
Misal, Tosmur'da bir trafik kazası oldu diyelim. Kaza olduktan en fazla 5, bilemediniz 10 dakika sonra tüm fotoğrafları, yaralıların veya varsa ölenlerin isimleri, kimlik fotoğrafları, kısacası, bir haber ile ilgili aklınıza ne gelirse anında önünüzde oluyor.
Misal, Avsallar'da bir cinayet mi işlendi.
Eskiden sırf olup bitmiş bu ve benzer haberler için ta şehir merkezinden varsa arabaya biner, yoksa otobüs dolmuş beklerdik, en az bir saat sonra olay yerine varırdık, eğer hâlâ savcı talimatıyla ceset kaldırılmamışsa uzaktan bir fotoğraf alır, bilgi toparlamaya çalışır, ofise geri döner, günü tek haberle kapatırdık.
Şimdi öyle mi?
Misal, filanca uzak beldede bir cinayet işlendi diyelim.
En fazla 5, bilemedin 10 dakika sonra bırakın maktulün veya katilin adını, soyadını, yaşını, nereli olduklarını, cinayetin neden işlendiğini, iki kişi veya grup arasında geçmişe dayalı hangi ilişkilerin veya husumetin olayları bu aşamaya getirdiğini bile sosyal medyadan öğrenebiliyoruz.
Her zaman söylüyorum azizim, yeni dönemde gazetecilik epey kolaylaştı.
Misal, kameraların, fotoğraf makinelerinin hayli pahalı olduğu, dolayısıyla orta direk ve gariban kesimin satın alamadığı dönemlerde gazetecilik yapmak, Alanya sokaklarında Barselona'da forma giyen Arda gibi dolaşmak demekti.
Karaborsaydık bir zamanlar.
O zamanlar, sabah ofise gelirdik, dün akşam sekreterin not aldığı 'gidilecek yerler' listesine göz atardık, hangisini canımız istiyorsa ona giderdik, diğerlerini de, arardık, haberin muhatabıyla ortak karar alıp, bir sonraki güne bırakırdık.
Havamız bin beş yüzdü, sizin anlayacağınız.
Başta dedim ya, sosyal medya çıktı, mertlik bozuldu.
Şimdi herkes gazeteci, herkes muhabir.
Sakın yanlış anlaşılmasın, şikayet etmiyorum, seviniyorum, hatta mutlu oluyorum.
Niye mi?
Çünkü...
En ufak patlamada yayın yasağının getirildiği, video paylaşım sitelerine düşen siyasileri zora sokacak görüntülerde internetin yavaşlatıldığı bir dönemde, bir ülkede ve bir şehirde, sosyal medyanın daha etkin, daha amacına uygun kullanılması gerektiğini düşünüyorum.
Ve buradan, naçizane, henüz sosyal medya hesabı bulunmayan, bulunuyor ise de çay çorba, yeme içme, gezme tozma fotoğraflarından başka bir şey paylaşmayan çok kıymetli Alanyalı okuyucularıma bir çağrıda bulunmak istiyorum.
Twitter olsun, Facebook olsun, veya siz hangisini kullanıyor iseniz, sosyal medya hesabı açmak ve kullanmak tamamen ücretsiz.
Yani elinizde müthiş bir silah var ve siz bunun farkında değilsiniz.
Sosyal medya kullanımına uygun bir telefonunuz veya bilgisayarınız var ise, açın hemen ücretsiz bir hesap, dökün içinizi bu şehri yönetenlere ve biz gazetecilere.
Şikayetleriniz sadece eş dost muhabbetlerinde sınırlı kalmasın, heba olmasın.
Kaldırımınız mı bozuk, yolunuz mu yapılmıyor, çöpünüz mü toplanmıyor? Ve "Çok yoğundurlar, bu tür işlere ayıracak zamanları yoktur" deyip biz gazetecileri aramaktan imtina mı ediyorsunuz?
Açın bir sosyal medya hesabı, etiketleyin bizi ve bu şehri yönetenleri, bakın bakalım sorununuz kısa sürede hallediliyor mu, hallediliyor mu?
Bir "Gerçek Medya" mensubu olarak "Sosyal Medya" mecrasını bu kadar övmem, böyle yüksek bir kutsiyet bahşetmem belki kendi sektörüm içinde garip karşılanabilir, ancak durum "bizim açımızdan" ne yazık ki artık böyle.
Bu arada şunu hatırlatmakta yarar görüyorum.
Alanya'da ve bölgede gün içerisinde meydana gelen tüm gelişmeleri, yerel olmasına karşın Türkiye'nin en çok tıklanan haber sitelerinin başında gelen "www.yenialanya.com"dan anbean öğrenebilirsiniz.
Peki yeterli mi?
Elbette değil.
Tıpkı diğer ulusal ve yerel basın yayın organları gibi Yeni Alanya da sizlerin haber ve yorum desteğini bekliyor, istiyor.