Sorunumuz kutuplaşma

Millet olarak en büyük sorunumuz, uzun yıllar boyu, şu ya da bu gerekçelere dayalı olarak, körü körüne, toplumsal kutuplaşmanın batağında bocalayıp durmamız. Cumhuriyetle birlikte siyasi kutuplaşma belli noktalara tırmandı. Tek partili...

Millet olarak en büyük sorunumuz, uzun yıllar boyu, şu ya da bu gerekçelere dayalı olarak, körü körüne, toplumsal kutuplaşmanın batağında bocalayıp durmamız.
Cumhuriyetle birlikte siyasi kutuplaşma belli noktalara tırmandı.
Tek partili dönemde, bütün kutuplar şöyle ya da böyle tasfiye edildi.
1946 yılında çok partili döneme geçmemizle birlikte, bütün kutuplaşma zeminleri bir bir ortaya çıktı ve bu kutuplaşmalar uzlaşmaz bir çizgiye taşınıp çatışma ortamına döndü.
Toplumsal kutuplaşmaların çatışmaya vardığı toplumda, beklenilen ölçüde gelişmeden ve kalkınmadan söz edilemez.
Gerçeklerin tepetaklak edildiği, iyi ile kötünün, güzelle çirkinin, doğru ile yanlışın birbirine girdiği bir ortamda, iyiyi, güzeli, doğruyu bulmak zorlaşır.
Öylesine rezil bir anlayış yaygınlaşır ki, başarılıyla başarısızı bile ayırt etmek mümkün olmaz.
Herkes, karşıtlarını hain, yandaşlarını da vatan sever olarak görünce, ister istemez, herkes herkesi hain olarak görmeye başlar.
Siyaset arenası böylesine anlamsız, fanatizme varan bir kutuplaşmaya yelken açınca, toplumun önemli bir kesimi de, ister istemez, futbol takımı tutar gibi parti tuttuğundan onlar da fanatikleşerek her fırsatta çatışmaya başlar.
Demokrasi bir kültür aynı zamanda yaşam biçimidir.
Bu kültürü yeterince özümleyip benimseyememiş toplumlar, her konudaki farklılıkları bir zenginlik olarak görüp ondan yararlanma yerine, bu farklılıklara sahip yapılanmaları ve de bireyleri ötekileştirerek düşman ilan edince iki düşman kamp kendiliğinden oluşmuş olur.
Geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde kutuplaşma alanları oldukça fazladır.
1980 öncesi, SOL-SAĞ, Alevi-Sünni kutuplaşmasıyla birlikte, Milli Cephe hükümetleri ile Sol yani CHP kutuplaşması tavan yapmıştı.
Şimdi de, Türk-Kürt, AK Parti ve karşıtları kutuplaşması giderek tırmanıyor.
Çatışmadan beslenen yığınlar var.
Uzlaşmadan yana olan, her olaya ve gelişmeye objektif bir biçimimde bakmaya çalışan beyinlerse, tu kaka ilan ediliyor.
Bunlar bu kutuplaşmada bariz bir biçimde bir tarafı desteklemedikleri için, ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamamaları bir yana, hain bile ilan edilme saygısızlığı içine girilebiliyor.
Kutuplaşma bir anlamda hedef kitleleri ortaya çıkarıyor.
Belli hesap içinde olanlar ya iktidarı ya da muhalefeti kendi için bir hedef kitle olarak belirleyip, bu kesime oynama uyanıklığını sergilerlerken, çoğu ilkeli, dürüst, iyi niyetli, doğru yanlış inançları doğrultusunda hareket eden yığınlar ise bu uyanıkların bilmeden bayraktarlığını yapıyorlar.