Son teberik

TEBERİK kelimesinin güzel anlamları var. İlki; anmalık, armağan demek. İkincisi ise, korunmak üzere bir yere bırakılan şey, emanet anlamını taşıyor. Alanya'da biz genellikle ikincisini kullanıyoruz. Geçenlerde kaybettiğimiz marangoz...

TEBERİK

kelimesinin güzel anlamları var. İlki; anmalık, armağan demek. İkincisi ise, korunmak üzere bir yere bırakılan şey, emanet anlamını taşıyor. Alanya’da biz genellikle ikincisini kullanıyoruz.

Geçenlerde kaybettiğimiz marangoz Sami usta (Erol) bu anlamda bir teberik idi. Yaşamımızda iz bırakmış güzel günlerden bugünlere kalan bir emanetti. Başka anlatımla, bir anı taşıyıcısıydı.

Babası hızarcı Ahmet usta ile aile büyüklerimin dostluğunun bizim kuşaktaki devamıydı. Kulağının arkasındaki küçük kurşun kalemli, yüzü gülmeyen, sert; bir başka efsane Murat usta ile sürekli didişen, sonrasında babamın araya girip barıştırdığı babasından kalan zenaatın en iyi uygulayıcılarından birisiydi.

Şimdilerde artık tanık olmadığımız, baba ile oğul arasındaki usta çırak ilişkisinin en iyi örneğiydi Sami usta. Alanya’nın en yetkin ustalarından birisi olan babasına her anlamda duyduğu saygı ve hayranlığı sürekli dile getirdi.

Yine çağımızdan farklı olarak, şehir merkezindeki bir çekirdek Alanyalı gibi yaşadı. Geleneklerine bağlı ama muhafazakar değil; şehir merkezinde dönenlerden haberdar ama dedikodu yapmayan; başkalarının yaşamlarına müdahale etmeyen, ders vermeye kalkmayan bir halk insanıydı.

Mesleğiyle gurur duydu. Muayenehanemden her çıkışında, “Ne kapı yapmışım be!” diyerek zenaatına övgüde cimri davranmadı. Belki karakterinin öyle oluşundan ama büyük olasılıkla mesleğinin getirdiği özgüvenle toplumda çok rahat davranırdı.

Yapmacıksız, teklifsiz ama doğallığı hemen anlaşılabilecek hitap şekli ile insanlarla çok çabuk ilişki kurdu. Giyim kuşamı ve teklifsiz, dobra tavırlarıyla oluşturduğu kimliği başkalarınca da kabul gördü. Nüktedanlığı, hazır cevaplığı, yerel Alanya lehçesini eğip bükmeden olduğu gibi konuşmasıyla girdiği her ortamı renklendirdi.

Mesleğini tabii ki bir kazanç kapısı olarak gördü ama hep kanaatkar oldu. Mütevazi ölçekte çalıştı, büyük hırslara kapılmadı. Dostlukların, iyiliklerle dolu anıların sürdürülmesi onun için maddiyattan önce geldi. Belki de bunun için teberik oldu. Aslında o bir “teberrük” yani bu topluma bir bağış, uğur idi.

Sevgili dostum Mustafa Akçalıoğlu’nun dediği gibi, onların modelinden yalnızca Ata Yakar gibileri kalmıştı. Değeri bilinmesi, saygı duyulması gereken... Taziye çadırındakilerden farklı düşündüğüm; mutlak olan ölümü tatmış bir fani gibi sıradan dualarla uğurlanmaktan ziyade, yaptıkları, yaşadıklarıyla anılmış olmasını tercih ettiğim bir Alanya yerlisi...

Babamın gassalı... Işıklar içinde yatasın...