Ülke kan gölüne dönmek üzere.
Türkiye doğudan kuşatılmış durumda.
Terör giderek azıyor.
Rusya, İran, Irak ve Suriye, dişini göstermeye başlamış, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için ellerinden geleni yaparlarken, ABD ve AB politik mesajlarla işin içinden sıyrılmaya çalışmakla meşguller.
Biz hala İsrail’e posta atmaya devam edip, Filistinlilere yani Müslüman kardeşlerimize sahip çıkmaya çalışırken, İran, Irak ve Suriyeli Müslüman kardeşlerle papaz olmuş durumdayız.
Türkiye ve Türk insanı çok kritik bir süreçten, bir anlamda sırat köprüsünden geçerken, bizim siyasetçiler hala iktidar kavgası vermekle meşguller.
Medya, akıl almaz bir sorumsuzluluk içinde, yargı kararlarını tartışmakla meşgul.
İdeolojik saplantı içinde olan beyinler, darbe girişiminde bulunmakla suçlanan ve de yargılanan ordu mensuplarının yargılanmalarını, sorumsuz bir biçimde, ordunun yıpratılması olarak değerlendirerek toplumu bu şekilde etkilemeye çalışmaktalar.
Kamuda görev yapan, polis ya da bir başka kurumda yer alan memur, herhangi bir suçtan dolayı yargılandığında sesini çıkartmayanların, bir ordu mensubunun suç işleyebileceğini ve de suçlu olabileceğini bile düşünememeleri anlamlı değil mi?
Türkiye böylesine bir kaos sürecinden geçerken, hala kimin belediye başkanı, milletvekili, bakan, başbakan ya da cumhurbaşkanı olacağı hesabının yapılması ve tüm toplumun buna odaklandırılmaya çalışılması, aymazlık değil de ne?
*** BİR FIKRA Postacı iyi adamdı
Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa'nın resmi önünde dua ediyor:- "Tanrım anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver. Güle güle anneanne..."Bir anlam verememiş bu duaya... Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneanne sizlere ömür... Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada:- "Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba..."Ertesi gün büyük baba da ölmüş... Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada:- "Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba..."Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmiş yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri... Sapasağlam. Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor.- "Ne oldu hanım?"- "Bizim postacı", demiş hanım. "Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüş!"