Siyaset dili çirkinleşirse!

​SERT çizgiler, çatık kaşlar, hakaret içeren konuşmalar uzlaşmacı olmayan bir insan tiplemesidir ve totaliter rejimler dışında siyasette başarılı oldukları hiç görülmemiştir.  Bunun tam tersi, suskunluğu tercih edenler de ne...

SERT

çizgiler, çatık kaşlar, hakaret içeren konuşmalar uzlaşmacı olmayan bir insan tiplemesidir ve totaliter rejimler dışında siyasette başarılı oldukları hiç görülmemiştir. Bunun tam tersi, suskunluğu tercih edenler de ne yazık ki iyi bir politikacı tiplemesi sınıfına dahil olamadıkları gibi, başarısızlıkta genel olarak birincisinden çok farklı sayılmazlar.

Demokratik rejimlerde; yumuşak davranışlar, çevresindeki insanlara karşı ilgili, değişik öneri ve fikirlere açık, dinleme, algılama ve hoşgörü duyguları gelişmiş, karşısındaki konuşurken onu dikkatle ve ilgiyle dinlediğini hissettiren, güven veren özellikleri üzerinde taşıyanlar ise çok başarılı politikacılar olarak tarihe geçmişlerdir.

Halkımızın bir zamanlar “yahu şu adamın ağzının payını veren birisi yok mu?” diye hayıflandıklarını çok iyi hatırlıyorum. Bu gün ise halkımızın değer yargıları çok değişmiştir. Peki ne değişti de “hiç olmazsa yürek soğutan bir çift sert sözü” de istemez hale geldik.

Bunun iki nedeni var. Birincisi; her türlü olumsuzluk meşru ve aleni hale gelmiş ise, gizlenecek veya savunulacak hiçbir haklı nedenin kalmayışıdır.

İkincisi ise; içte ve dışta çözümsüzlük batağına saplanan ülke sorunlarının yanında, halkın kendi sorunlarını haykırmaya hakkının olmadığı düşüncesinin hakimiyetidir.

Bunların ikisi de çözümsüzlüktür, başarısızlıktır, hayal kırıklığıdır, halkın ihanete uğramasıdır ve en kötüsü umutsuzluktur.

Sertlik yanlısı olmak, her şeye rağmen haklı çıkma çabalarıdır. Suskunluk ise; basiretsizlik, güvensizlik, yetersizlik ve her şeyi kabullenmektir. Bunların ikisini de demokrasinin içine sığdırmaya çalışmak, sistemin yozlaşmasına ve anti-demokratik güçlerin işler hale gelmesine zemin hazırlar.

İşte bu noktada; birisinin hırçınlığını törpülemek, diğerinin dilini çözmek; bilim insanlarının, saygın kişilerin, basın-yayın organları, düşünürler, yazarlar, çizerler başta olmak üzere sivil toplum örgütleri; önce insan odaklı barışçıl çok sesliliğin oluşmasını sağlamak için devreye girmek zorundadırlar.

O halde son günlerde ülkemizi yönetenlerin sivri sözlerini, kavgacı tavırlarını törpülemelerini öncelikle kendilerinden bekliyoruz. İşi halka bırakırlarsa herkes hak ettiğini mutlaka alır.

Unutulmamalıdır ki; halkın sağlığı, güvenliği başta olmak üzere, insanca yaşamı gerektiren olanakların sağlanması açık rejimlerin öncelikli görevleridir. Sorunların çözümünde izlenecek açıklık politikası ile, halkta güven duygusunun oluşmasını sağlayarak desteğini kazanmak, başarının tek çıkış noktasıdır.

Yeter ki açık olalım, dürüst olalım ve her şeye ön yargısız sevgiyle yaklaşıp, saygılı olalım.

Saygılarımla.