Napolyon bakın ne demiş; “Ben Katolik geçinerek Vendee Savaşını kazandım.
Müslüman geçinerek Mısır’a yerleştim.
Papacı geçinerek İtalya’da yürekleri kazandım. Bir Yahudi halkını yönetecek olsam, Süleyman tapınağını yeniden kurardım.”
Demek ki siyaset, insanları aldatmayı, amaca ulaşabilmek için de, her şeyi mubah görmeyi de içerebiliyor.
Siyasette, propagandada en önemli unsur iddia ve tekrar olduğundan söz edilir.
Mesela arpa suyunun çocuklar için önemli bir gıda olduğu devamlı olarak tekrarlanırsa, birçok annenin bebeklerine arpa suyu içirmeye başladıkları görülecektir.
Propaganda genelde gençlere özellikle de cahil kitleye dönük yapılır.
Çünkü gençler bir otoriteye itaat etmek eğilimindedirler.
Cahiller ise, akıllarıyla değil duygularıyla hareket ederler.
Aklın duygulardan arınarak öne çıkması için bilgi lazımdır.
Bilgiden yoksun beyinler duygularının peşine takılırlar.
İddia, tekrar, konu seçimi, düşman tespiti, istihbarat, yalan ve isimlerin değiştirilmesi propagandanın önemli kurallarıdır.
Günümüzde bu propaganda biçiminin, akıl almayacak boyutlara tırmandığını iddia etmek mümkün.
Bir siyasi ya da ideolojik yapı, kendisi dışındaki tüm düşünsel açılımlarla fikirleri yalan, hurafe ve safsata olduğunu söyleyerek yandaşlarını tek bir düşünceye odaklar.
Kimi yapılanmalar, demokrasiyi kötüler, merkezi otorite ve o merkezi otoriteye mutlak itaate atıfta bulunarak, lider tabulaştırılarak tapınma noktasına taşınırken, bilimden, akıldan mantıktan ve zekadan çok inançlar öne çıkarılarak gençler her anlamda körleştirilip birer robot haline getirilir.
İşte bu yolla da, sağda ya da solda hatta din temelli bir görüntü verilerek, bir sürü terör örgütü, bu şekilde genç beyinleri militan haline getirip, her alanda insanlar birbirine düşürülüp, ortalık kan gölüne dönüştürülüyor.