Siyaset sıradanlaştı.
Hatta buna siyaset ayağa düştü de diyebiliriz.
Aktif siyasetin dışında olan sıradan bazı vatandaşlar bile, parti fanatizmi içine gömülmüş, öylesine politize olmuşlar ki, her yerde, yerli yersiz, medyada tarafgir yazı yazan yazarçizerlerin ya da siyasi liderlerin söylemlerinden yola çıkarak, söylenenlerin doğru ya da yanlışlığına bakmadan, papağan gibi ezberledikleri şeylerle önlerine gelen herkese, propaganda yapma komikliğine düşebilmekteler.
Uzun yıllar aktif olarak siyaset yapmış, yıllar boyu da siyasi içerikli yazılar yazmama karşın, bana bile, bu yaştan sonra, siyaset yapan hatta yol göstermeye kalkan kara cahillerle karşılaşıyorum!
Bir siyasetçinin bir diğer siyasetçiye siyaset yapması kadar komik ne olabilir?
Ömrüm boyunca, birçok önemli siyasetçi ile siyasi sohbetlerin ve tartışmaların içinde bulunmama rağmen, özellikle siyaset yapmamaya özen göstermeye çalışmışımdır.
Parti yöneticilerinin ve de önemli aktörlerle liderlerin söylemlerine dikkat edin.
Çoğu, dişe dokunur, inandırıcı bir politikadan ve de projeden söz etme yerine, rakiplerinin kişiliğine dönük alçaltıcı suçlama ve karalamalarla, onları küçültmeye çalışarak, kendilerini yüceltmenin ilkelliği içinde, şark kurnazlığına soyunmaktalar.
Yerelde ya da genelde, hasbel kader belli mevkilerde bulunan kimi beyinler, ciddiyetten uzak, sorumsuzca, halkı aptal yerine koyacak şekilde, saçma sapan çıkışlar yaparak, varoş diliyle küfüre varacak bir biçimde rakiplerine saldırabiliyorlar.
Bunlar, bu ülkeye ve bu ülke insanına bir şeyler verecek birikime sahip olmadıklarından, inandırıcı projeler üretme yerine, polemik yaratacak, bu yolla da hakarete varan, soyut söylemlerle siyaset yapmayı bir marifet saymaktalar.
Bu ufuksuz, birikimsiz, kahve kültürünü aratmayacak şekilde rakiplerini yerin dibine batırmaya dönük, suçlama ve de karalamalarla hatta hiç utanmadan iftiralarla dolu bir söylemle rakiplerini yıldırmaya, bu yolla da, kendilerini halka cesur, rakiplerini de korkak ve de suçlu gibi göstererek, siyaseten öne çıkacaklarını ve halkın sempatisini kazanacaklarını sanıyorlar.
Bu tür siyasetçilere, kendi fanatik partililerinin dışında kimsenin saygı duymayacağını, bunlar bir türlü anlayabilmiş değil.
Bu cazgırlar, kendi partililerinde de, parti içi mücadelelerde, benzer bir biçimde davranarak, partiyi ele geçirerek, partilerinin saygınlığını yerle bir etmelerine karşın, aynı aymazlıklarını sürdürebilmekteler.
Geçmişteki siyasi saygı kalmadığı gibi, devlet adamlığı ciddiyeti de yok olmaya başladı.
1980 öncesindeki Ülkücü ve Devrimci gençlikteki idealistlikle parti yapılanmasındaki hiyerarşik düzen içindeki saygı ve sevgi neredeyse yok olmak üzere.
Bence, Türkiye siyaseti için, en büyük kayıp ve de tehlike burada.
Bu duruma ne zaman düştük derseniz, 1980 darbesi sonrasında, yetişmiş siyasi kadroların bir bölümü tasfiye edilirken, bir kısmı da siyasetten soğuyarak köşelerine çekilince, meydan üçüncü, dördüncü sınıf siyasetçilerle kimi uyanıklara ve cazgırlara kaldı!