MANDA
sorunu, bir haftalık Sivas Kongresi’nde, tüm oturumlarını kapsamak koşuluyla, üç gün tartışıldı. Tartışmaların en yoğun olduğu 8 Eylül gecesi, manda düşüncesine karşı çıkanlar Mustafa Kemal’in odasında toplandılar. Oturacak yer kalmayan oda, sanki ikinci bir kongre gibiydi.
Toplantıda, konuyla ilgili görüşlerini açıklarken tepkisini, “İstanbul’dan gelen arkadaşlar, manda konusunda hala nasıl ısrar edebiliyor ve mandanın bağımsızlığı bozan bir unsur olmadığına inanıp inandırmaya çalışıyorlar” sözleriyle dile getirdi. Ardından; “İstanbul’dakiler ve buradakiler (mandacılar), yabancı işgalin baskısı altında, cesaret ve umutlarını yitirmiş olmanın verdiği üzüntüyle ve marazi bir ruh hali içinde hareket ediyorlar. Bunun başka bir açıklaması yoktur. Bir milletin istiklal hakkını aramasından ve bu yolda gerekiyorsa son damla kanını akıtmasından daha doğal ne olabilir? Şerefsiz ve istiklalsiz, esir bir milletin çocukları olarak yaşamak yerine, kahramanca ölmek elbette bize yakışan seçimdir. Bunu anlamamak ne garip mantıktır."
TIBBİYELİ HİKMET
Odada bulunanlar aynı duygular içindedir. Kongreye, Askeri Tıbbiye öğrencileri adına delege olarak üniformasıyla katılan Hikmet adında 22 yaşında bir genç vardır. Tıbbiyeli Hikmet, inançlı bir heyecan içinde, gençler başta olmak üzere bugün herkesin ders alması gereken şu sözleri söyler: “Paşam, delegesi bulunduğum tıbbiyeliler, beni buraya istiklal davamızı kazanma mücadelesine katılmak için gönderdi. Mandayı kabul edemem... Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunları, her kim olurlarsa olsunlar reddederiz, yabancı sayarız. Manda düşüncesini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i ‘vatan kurtarıcısı’ değil, ‘vatan batırıcısı’ olarak adlandırır ve lanetleriz.”
Genç Hikmet’in içtenliği, toplantının zaten yüksek olan duygu yükünü arttırır. Delegelerin çoğunluğu gözyaşlarını tutamamıştır. Mustafa Kemal de son derece duygulanmıştır. Heyecanlı bir ses tonuyla, “arkadaşlar gençliğe bakın, Türk milli yapısındaki soylu kanın ifadesine dikkat edin” diyerek Hikmet’e döner ve “evlat, için rahat olsun. Gençlikle övünüyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak da mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm” der.
MANDAYI AŞMAK
Manda sorunu, üç günlük tartışmadan sonra aşılabildi. Bağımsızlıktan yana olanlarla, mandacılar arasında en büyük ve son açık çatışma, Sivas’ta yaşandı. Erzurum’a göre sayıları artan Mandacılar, kongreye önceden hazırlanmış kapsamlı bir bildiri sundu. Bildiri oylansa, büyük bir olasılıkla kabul edilecekti.
Konu, taktik bir karşı öneriyle, ‘Amerika’ya bir mektup yollamak’ gibi sudan bir karara bağlanıp görüşmelerden çıkarıldı. Daha sonra, böyle bir mektup doğal olarak hiç gönderilmedi. Gönderilmediği gibi manda anlayışı, Mustafa Kemal ölene dek bir daha kendini gösteremedi.
SONUÇ
Sivas Kongresi, 7 gün sürdü ve 11 Eylül’de sona erdi. Ülkenin tümüne yayılan merkezi bir ulusal örgütün yaratılması için, birbirini tamamlayan önemli kararlar aldı. Kararlarda ifadesini bulan tam bağımsızlık anlayışı, Misakı Milli amacıyla birleştirilerek somut bir ulusal program haline getirildi. Ülke düzeyinde gelişen ve gelişmekte olan yerel direniş örgütleri, tek bir merkezi örgüt içinde toplandı; bu girişimin kurallarını belirleyen bir tüzük kabul edildi.
Sivas’ta, yalnızca Kurtuluş Savaşı’nın değil, kurulacak yeni devletin de siyasi temelleri atıldı. 1923’te kurulan Cumhuriyet Halk Fırkası, anlayış ve programını büyük oranda Sivas Kongresi kararlarından aldı.
Sivas Kongresi, Erzurum kararlarına yaptığı geliştirici eklemelerle, 11 maddelik Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tüzüğünü ve bir ulusal bağımsızlık bildirisi niteliğindeki Kongre sonuç bildirisini kabul etti.
Mustafa Kemal başkanlığında oluşturulan 16 kişilik Heyeti Temsiliye, İstanbul hükümetinin karşısına, artık yeni bir siyasi güç merkezi, adı konmamış bir tür hükümet olarak çıkıyordu. Heyeti Temsiliye, Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanana dek, yaklaşık yedi aylık dönem içinde, “askeri ve milli bürokrasiyi kendisine bağlamayı büyük oranda başardı” ve “ikinci bir hükümet olarak” Kurtuluş Savaşı’nı yönetti.
- BİTTİ -