DÖVİZ
bürosunda çalışan bir arkadaşla sohbet ediyorum.
Diyor ki; "Meğer memlekette ne kadar 1 Dolar varmış. Alanya'da yaşayan turizmciler, işadamları, hatta küçük esnaf bile cebinde, kasasında tuttuğu 1 Dolar'ları 15 Temmuz sonrası bize getirip tümletiyor. Kimse artık yanında 1 Dolar bulundurmak, taşımak istemiyor."
Elbette bir parça abartı yapıyor ama doğruluk payı olduğu bir gerçek.
Çünkü...
Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi öncesi gerek Türk Silahlı Kuvvetleri, gerekse diğer kamu kurumlarına gizlediği üyelerine dağıttığı, üzerindeki seri numarasına göre darbe sonrası hiyerarşik yapılanmanın sağlanacağı belirtilen 1 Dolar'lar FETÖ'cülerin cebinden, ofisinden, otomobilinden birer ikişer çıkıyor, haliyle vatandaş da tedirgin oluyor.
Buna mukabil...
Sosyal medyadan "ismi lazım değil" arkadaşın biri diyor ki; "Bakıyorum da FETÖ'cüler 15 Temmuz'da başarısız olunca sen de aslan kesildin. Daha önce Fethullah Gülen hakkında tek satır yazamıyordun, şimdi her gün esip gürlüyorsun. Nereden geldi bu cesaret? Yoksa aslan yüreği mi yedirdiler sana?"
Aklı sıra mavra yapıyor, bizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.
Bizde cevap hazır tabi: "Aslan yüreği yemedik elbette. Bu işlerin yanlış olduğunu, din ile devlet işlerinin birlikte yürümemesi gerektiğini, buna heveslenenlerin er ya da geç çuvallayacağını zaten biliyor ve söylüyorduk ama bunu yazıp çizemiyorduk. Cemaat'in Devlet'e savcı, hakim, asker olarak sızdığının zaten farkındaydık. Ama gariban bir köşe yazarı olarak Cemaat'in Alanya'daki hakim ve savcılarının hışmına uğramamak, omzu bol yıldızlı komutanların bile 3'er 5'er sene kuzu gibi cezaevlerinde yatırıldığı bir süreçte kodese tıkılmamak için biz de uygun zamanı bekliyorduk. Evet, korkuyorduk ama gerçekleri de görüyorduk. İşin tuhaf tarafı, sen de korkuyordun, bizim gibi sesini çıkaramıyordun ama aramızdaki fark, sen gerçekleri de göremiyordun. Doğrudur, ben korkağım. Ama sen hem korkak, hem de bir zamanlar elini eteğini öpmek için kuyruğa girdiğin ağabeylerinin dediği gibi, gerçekleri göremeyen bir ahmaksın."
Eminim yukarıdaki cevap bu arkadaşı tatmin etmiştir, zira henüz yanıt gelmedi.
Ve yanıt veren herkese, Alper'in baş harfi
"A"
serisinden 1'er Dolar hediye edeceğimi şimdiden taahhüt ettiğim bir uzmanlık sorusu:
"Sizce, Alanya'da onca FETÖ'cü asker, hakim, savcı, polis, imam, hatip ve kamu görevlisi ortaya çıkarılırken, neden hiç FETÖ'cü işadamı ve siyasetçi yoktur."
Memur olup Devlet'e sızan FETÖ'cüler belirlenip işlerine son verilirken, FETÖ'yü maddi ve manevi olarak besleyip büyütenlere ses edilmeyecek midir?
Misal, geriye dönük 15-20 yıllık pasaportlara bakılsa, Alanya'da her biri deve dişi gibi büyük bazı abi'lerin nerelere seyahatler yaptıkları, hangi özel okullara, yurtlara, kermeslere neler bağışladıkları araştırılsa, bunun karşılığında hangi koltuklara oturtulduklarına bakılsa, Atatürkçü ve laik subaylar, hakimler ve savcılar Balyoz'la, Ergenekon'la birer ikişer içeri tıkılırken bu abi'lerin o esnada hangi bankalardan teşvik kredilerini aldıkları, hangi 'olmaz' denilen resmi işlerini oldurdukları, FETÖ'nün yayın organlarına abone olmayan elemanlarını işten çıkarmakla tehdit ettikleri falan araştırılsa, olmaz mı?
Bu arada...
Terör örgütü olduğu nihayet anlaşılan Gülen Cemaati'ne sadece hayır hasenat yapan yardımsever bir topluluk olan bakan, ancak sonradan ne olduklarını anlayıp bu örgütten kopup doğru yolu bulan ağabeylerimize, arkadaşlarımıza ve kardeşlerimize söyleyecek bir lafımız yok.
Çünkü...
Ben de Gülen Cemaati'nden olsam, ilk bakışta anlayamazdım bu hainliği.
Düşünsenize, Cemaat 3 tabakadan oluşuyor.
Siz, en alt tabakasınız.
Vazifeniz; namaz kılmak, oruç tutmak, himmet için makbuzsuz tutanaksız para vermek, kurban parası yollamak, Zaman Gazetesi satın almak, Sızıntı'ya abone olmak, Samanyolu TV izlemek, burs vermek, vs.
Yani hainliğin tüm iyi rolleri sizin sırtınıza yüklenmiş.
Satrancın piyonları sizsiniz.
Orta tabaka, sizin himmet paraları ile holding sahibi olmuş, deli gibi para harcıyor, yiyor, içiyor, köpük partileri falan yapıyor.
En üst tabaka ise, "Cumhuriyet" rejimini yıkıp "Şeriat" rejimini getirmek için 35-40 yıl gizlediği elemanlarıyla ülkeyi ele geçirmek istiyor. Kozmik odalara girip ülkenin istihbaratını düşman ülkelere pazarlıyor, ABD'de saray yavrusu evlerde bir eli yağda bir eli balda yaşıyor, demokrasiye sahip çıkan Türk milletine "koyun" diyor, "ahmaklar sürüsü" deyip aşağılıyor. Seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın canına ve seçilmiş hükümetin varlığına kastediyor.
En alt tabakaya lafımız yok.
Bizim meselemiz "orta" ve "en üst" tabaka olmalı.
Peki, Alanya'da FETÖ'cü işadamı ve siyasetçiler kimdir?
Kimse bu unvana sahip çıkmadığına göre, bugünkü yazıyı şu bilindik öykü ile bitirip bugünlük müsaade isteyelim.
Hikaye bu ya...
Karınları acıkan bir grup ağa, gece karanlıkta "maklube yapmak" için "kuzu" diye bir "eşek sıpası" kesip yemişler. Sabah olunca bir de bakmışlar ki, yedikleri kuzu değil, eşeğin yavrusu. O demiş "Ben yemedim", bu demiş "Ben yemedim." Soruyu soran muhterem; "Ulan sen yemedin, o yemedi, koskoca sıpayı ben mi yedim?"