CUMARTESİ günü, (siz de iyi tanırsınız ama özel ricası üzerine ismi bende saklı) bir ağabeyimizi ziyaret ettim, birer orta şekerli kahve eşliğinde iki lafın belini kırdık.
Hal hatır faslından sonra konuya direkt girdi.
“Adem Başkan’ı nasıl buldun?” dedi, “Makama oturduğundan beri daha görüşemedik” dedim.
“Allah Allah, Gazipaşa’ya kadar gittin, Gazipaşa Belediye Başkanı Doktor Adil Çelik ile bile görüştün, iki adımlık yerdeki Adem Başkan ile mi görüşemedin birader?” dedi, “Evet, maalesef görüşemedik. Çünkü istisnasız hemen hemen her gün aradım, hep ya yakınındaki isimler telefona bakıp ‘Biz iletelim aradığınızı’ dediler, ya da ‘Şu an toplantıda’ diye cevap verdiler. Geri dönüş de olmadı. E biz de seyyar piyangocu olmadığımıza göre çat kapı gitmek olmaz diye gitmedim, görüşemedim” dedim.
“Peki, dışarıdan nasıl görüyorsun Adem Başkan’ı?” dedi, “Biraz şaşkın, biraz da mutsuz. Bir kere yüzü çok az gülüyor. Üstlendiği görev çok büyük ama Antalya Büyükşehir Belediyesi AKP’de olduğu için sıkıntılı. Bak mesela, Menderes Türel Pazartesi günü (bugün) bütün birim amirleriyle Gazipaşa’ya gelecek, Alanya’ya gelmeyecek. Durum onu gösteriyor ki, Türel, AKP’li Gazipaşa Belediyesi’ni ihya edecek, gel gör ki MHP’li Alanya Belediyesi’ni laf ola beri gele misali belki şöyle bir göz ucuyla uğrayıp geçecek” dedim.
“Sence bu büyük yükün altından kalkabilir mi?” dedi, “Kalkar ama önce bir yönetim şeması oluşturması, yetkileri paylaşması lazım. Örneğin Demirtaş’taki basit bir işe de o bakmamalı, Okurcalar’daki işe de. Alanya’yı 5’e mi bölecek, 8’e mi ayıracak bilmem. Bildiğim bir şey varsa, o da yetkilerini acilen paylaşması gerçeğidir. Piramit Modeli gibi bir sistemin çatısında kendisi oturacak ama enerjisini asfalta, kaldırıma, çocuk parkına harcamayacak. Büyük işlerin, görkemli, içi dolu projelerin başkanı ve adamı olmalı” dedim.
“Peki, sence Hasan Sipahioğlu’ndan sonra Alanya’da gözlemlediğin bir değişiklik var mı?” dedi, kahvemin dibini yudumladım, gözümü bir süre uzaklara diktim, sonra şunları söyledim: “Hasan Bey gideli aşağı yukarı 17-18 gün oldu. Benim gördüğüm Alanya’da pek bir şey değişmedi. Çocuklar yine her sabah erkenden uyanıp okuluna gidiyor, insanlar işlerine koşturuyor, taksiler ve halk otobüsleri seferlerine devam ediyor, bakkal manav kasap dükkânını yine her sabah aynı saatte açıyor, turist taşıyan uçaklar Antalya Havaalanı’na yine inip kalkıyor, oteller açılıyor, güneş yine aynı yerden doğup yine aynı yerden batıyor. Değişen bir şey olduğunu ne gördüm, ne duydum.”
Baktım, ismi bende saklı kişi bu sözlerime olmayan bıyıklarının altından gülüyor.
“Ben, bu sözlerinden iki mana çıkarıyorum. Birincisi, Hasan Bey’in gidişi hiçbir şeyi değiştirmedi, gidip gitmediği belli bile değil demek istiyorsun. İkincisi, Alanya Belediyesi’nin başında ha Adem Başkan ha Hasan Bey olmuş, pek bir şey fark etmiyor diyorsun. Peki o halde biz Adem Başkan’a niye oy verdik?” dedi, “Az daha sabır, biraz daha tolerans. Daha görevinde birinci ayı bile doldurmadı, hemen darağacına çıkarıp boynuna ilmiği geçirmeyelim” dedim.
Vedalaşıp ayrıldık.
Aklımda ise deli sorular, deli sorular…