Silivri sendromuna rağmen CHP

12 Eylül'de yapılan Anayasa referandumu pazarda yükselen soğan fiyatlarını ne kadar etkiledi bilemem, bildiğim tek şey referandum sonucu sandıktan yüzde 58 evet çıkmasının ardından, CHP'nin halka dayanan iktidar olma yolunda adımlar...

12 Eylül’de yapılan Anayasa referandumu pazarda yükselen soğan fiyatlarını ne kadar etkiledi bilemem, bildiğim tek şey referandum sonucu sandıktan yüzde 58 evet çıkmasının ardından, CHP’nin halka dayanan iktidar olma yolunda adımlar atmasıdır.
Seçimlere “Atatürkçülük”, “Cumhuriyet”, “Laiklik” gibi söylemleri ön plana çıkararak giren, bir türlü sandıktan yüzde 20’lik bandı geçemeyen CHP referandum sonrası şapkasını önüne koyup düşünmek zorunda kaldı. Çünkü seçim günü UFO’larına binerek dünyamıza gelen uzaylılar oylarını kullandıktan sonra yine UFO’larına binip bize el sallayarak ülkemizden ayrılmıyorlar. Bu ülkenin Türk’ü, Kürt’ü, Sünni’si, Alevi’si, Çerkez’i, Laz’ı, başı örtülüsü, başı açığı, sağcısı, solcusu, eşcinseli, göbeğini kaşıyanı seçim günü sandık başına gidip kendisini yönetecekleri seçiyor. İşin garibi hepsinin oyu da sandığa eşit yansıyor, ne yapalım demokrasinin de kuralı bu.
Demokrasinin ilk uygulandığı eski Yunanistan şehir devletlerinde kadınlar, köleler Atina’da doğmamış olanlar oy verme hakkına sahip değillerdi. Günümüzde “Deniz kenarında doğmamış olanlara sandıkta oy kullanamaz” deme şansına sahip değiliz, hadi o şans bize verildi Akdeniz’i Ege’yi anladık peki Karadeniz’i ne yapacaksın? Onun için CHP kendine oy veren kitlelerin oyunu kaybetmeden yani Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmadan, “Diğer kitlelerin oyunu nasıl alırım?” düşüncesi üzerine inşa edilen politikalar üretmek zorunda kaldı. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede artık başörtüsünün tartışılması bana deli saçması gibi geliyor, hele bunu meydanlara taşımanın hiçbir anlamı da yoktu. CHP 20 milyon Kürt’ün yaşadığı bir ülkede devletçi söylemleri bir yana bırakarak Kürt sorunun çözümüne katkı yapacak Sosyal Demokrat partiye yakışan söylemler geliştirmek zorundaydı. Dolayısıyla 12 Haziran seçimlerine giderken CHP çağdaş bir Anayasa, Aile Sigortası, Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması, askerlik süresinin kısaltılması, seçim yasası, yüzde 10 barajının düşürülmesi, Kürt dilinin ve kimliğinin önündeki engellerin kaldırılması, Diyarbakır Cezaevi’nin “Barış Müzesi” haline getirilmesi gibi konularda Sosyal Demokratik parti olmanın sinyallerini vermeye başladı. CHP’deki bu değişimin sonucu ortaya konulan somut öneriler AKP’yi de zorluyor. Sayın Başbakan meydanlarda eskisi gibi rahat değil, gün geçtikçe üslubunu da sertleştirmeye başladı. Seçimden birinci parti olarak çıksa bile CHP’nin yüzde 30’ları aşan oy oranı ile meclise girmesi AKP’lileri terletecek gibi görünüyor.
12 Eylül referandumunda tercihim “Yetmez ama evet” olmuştu. CHP’deki bu değişim yeter mi? Yetmez! 12 Haziran’daki tercihim de parti içindeki “Silivri Sendromu”na rağmen, “Yetmez ama evet” diyerek CHP olacak.