Sihirli değnek (3)

BERBERDE tıraş olurken,

BERBERDE

tıraş olurken, "Elinde sihirli değnek olsa ne yaparsın?" diyen yan koltuktaki bir okuyucumun özel isteği üzerine kaldığımız yerden devam edelim...

Dün Alanya Kaymakamı Dr. Hasan Tanrıseven'e yönelik mesajlarımdan sonra, köşe yazımı paylaşan Yeni Alanya Gazetesi'nin resmi sosyal medya hesaplarından birine, ismini vermeyeceğim, takipçilerimden biri ilginç bir yorum yazmış.

Benim, "Şehir merkezinin tam kalbinde kalan İlçe Tarım Müdürlüğü'ne Turizm Danışma Ofisi açılabilir. İlçe Tarım'ın personeli de birçok odası atıl vaziyette duran ve Alanya Belediyesi'nin uhdesinde olan eski Oba Belediyesi'nin binasına taşınabilir" ifadelerime karşılık, şu yorumu yapmış...

"Alanya Belediyesi'nden başka alınmasını istediğiniz bir yer var mı Alper Bey? Onların da listesini yazsaydınız. Siz önce Alanya ile Antalya arasını 3 saatten 1 saate düşürecek projeleri yazın bence, halkın ona ihtiyacı var. Devlet Hastanesi iflas etmiş, onu yazın. Sokaklar ralli pistine dönmüş, onları yazın. İstekleriniz hep turist için, yerli halk ne yapacak? Sahiller otellerin işgalinde, onları yazın. İsteyen istediği saatte havai fişek atıyor, onları yazın. Masada oturup sipariş yazılar yazmak rahat olmalı."

Tabi her saygı sınırındaki eleştiriye olduğu gibi bu okuyucumuzun eleştirisinin de başımızın üzerinde yeri var ama söylediğim ve önerdiğim tüm ifadeler, birebir yerinde tespitle, gözlemle, insanlarla olan ikili görüşmeler ışığında ortaya çıkmıştır.

Masa başı gazetecilik kötü bir şey değil ama beni tanıyanlar bilir ki, özellikle her sabah 09.00 ile 12.00 saatleri arası mesaim rutin haber avı yaparak geçer.

Madem laf açıldı.

Bir de özellikle şu hususun bilinmesi benim için gerçekten çok büyük önem arz ediyor.

Ortaya koyduğum öneriler veya sıraladığım eleştiriler, siz de takdir buyurursunuz ki, asla insanları, makam mevki sahibi yöneticileri, resmi veya yarı resmi kurum ve kuruluşları rencide etmek için değil, aksine, bu şehirde yaşayan, bu şehrin havasını soluyup suyunu içen ve eli kalem tutan bir vatandaş olarak, yöneticilere karınca kararınca kendi penceremden farklı bir bakış açısı getirmek içindir.

Buna, şöyle bir örnek vermek isterim.

İsim vermeyeyim, bundan bir süre önce, bir yakınımızın özel bir okulda eğitim gören evladının okul taksitlerini ödeme planı için görüşmeye gittiğim bir okul yöneticisi ile sıkı bir pazarlık yaptım.

Hayli çetin ve amansız geçen pazarlık sonucunda her iki tarafı da memnun edecek bir sonuç ortaya çıktı ve kahvelerimizi yudumlarken okul yöneticisi, "Ben, sizin bu taksitleri ödeyeceğinizden zaten emindim, şimdi daha da emin oldum" dedi.

"Neden böyle düşündünüz?" diye sordum ve enteresan yanıtıyla 40 yaşımda bir hayat dersi daha almış oldum.

Dedi ki...

"Normalde öğrenci velilerinin büyük çoğunluğu gelir, taksit senetlerine imzayı atıp gider, çoğu da ödeme zamanı gelince kaçak güreşir. Birçoğu muhasebecimizin telefonuna bakmaz, bakan olursa da ödeme yapmak için en uzak tarihi verir, o gün geldiğinde kesin yine bir aksilik olur. Ama sizin böyle sıkı pazarlık yapmanız, indirim ve ödeme planı konusunda böyle ısrarcı olmanız ve taviz vermemeniz, bu parayı ödeme konusunda kararlı olduğunuz için bu şekilde davrandığınız anlamına geliyor. Ödeme konusunda umursamaz olsaydınız, kahvenizi içer, imzayı atar, iki tatlı söz edip giderdiniz. Ama sizden zaten emindim, bu sıkı pazarlıktan sonra şimdi daha da emin oldum."

"Yılların deneyimi" dedikleri şey bu olsa gerek!

"Sihirli değnek konusuyla bu mevzunun ne alakası var?" diyenlere yanıtım şudur...

Masa başında gün kurtaran tatlı su gazetecisi veya köşe yazarı olsam, kimseyle, hele de şehri yöneten siyasi ve idari yöneticilerle kötü olmamak için haftada bir gün laf ola beri gele bir yazı çiziktirip okuyucuya yüzümü anımsatır, sonra da işime gücüme bakardım.

Böyle Don Kişot'luk yapıp da tüm şimşekleri üzerime çekmezdim...

Bitti mi?

Bitmedi elbette...

-DEVAMI YARIN-