Şeytan bunun neresinde?

HİKAYE bu ya... Bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan, sırtını bir ağaca dayamış, buzağısı kazığa bağlı olan ve ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemeye başlamış. Şeytan, kadını epeyce izledikten...

HİKAYE

bu ya...

Bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş.

Keyfi yerinde olan şeytan, sırtını bir ağaca dayamış, buzağısı kazığa bağlı olan ve ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemeye başlamış.

Şeytan, kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş.

İpi gevşeyen buzağı, az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış, debelenmiş ve boynundaki ipi çözüp koşarak annesini emmeye gitmiş, bu sırada süt kovasını devirmiş.

Sağdığı süt ziyan olunca sinirlenen genç kadın eline geçirdiği odunu buzağıya vurunca yavru cansız yere yığılmış.

Yavrusuna saldırılan inek öfkelenmiş, kadını bir tekmede yere serip öldürmüş.

Tesadüfen oradan geçen kadının kayınpederi, gelinini öldürdüğünü görünce ineği tüfekle vurmuş.

Silah sesini duyan koca, karısını yerde cansız yatarken, babasını da elinde tüfekle görünce, karısını öldürdüğünü sandığı babasını silahıyla öldürmüş.

Fakat kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam, bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş.

Olan biteni şaşkınlıkla kenardan izleyen şeytan, “Şimdi bunca felaketi de bana yüklerler. Halbuki buzağının ipini gevşetmekten başka ne yaptım ki" deyip apar topar oradan uzaklaşmış.

***

Gelelim asıl meseleye...

Malum, ülkenin başından bir 15 Temmuz felaketi geçti.

FETÖ'nün hain darbe girişiminden önce ve sonra ülkenin pek çok bölgesinde peş peşe patlayan bombalar, Doğu ve Güneydoğu'da asker, polis ve kamu görevlilerinin şehit edilmesi yürekleri burkarken, uçak kriziyle aramızın açıldığı Rusya ile arayı düzeltmeye yeni yeni başlamışken, Alanya ve Türk turizminin en önemli maddi destekçisi konumundaki Avrupa pazarından hiç de iyi haberler gelmiyor.

"Türkiye güvensiz ülke" deyip rotayı İspanya'ya, Yunanistan'a, hatta Bulgaristan'a çeviren Avrupalı turist bu sene de gelmezse, isterse bu sene 10 milyon Rus veya Ukraynalı turist gelsin, hava cıvadır.

Otelinden çıkmayan, her şey dahil sistemin verdiği tüm nimetleri sonuna kadar kullanıp şehir merkezine ayak bile basmadan şehri terk eden turist, sadece acenteciyi ve otelciyi memnun eder, o da günü kurtarma pahasına.

Kulislerde, küçük esnafın bu sene de umduğunu bulamayacağı ifade ediliyor. Misal, çarşıya çıkın, her sokakta 10 dükkan varsa bunun en az 7'sinin boş olduğunu görürsünüz.

Tamamının camında "Satılık" veya "Kiralık" yazıyor ama vatandaş önünü göremiyor ki satın alsın veya ticaret yapmak için kiralasın.

Mart ayına, yani turizm sezonu öncesi tadilat ve tefriş dönemine girilmesine iki hafta kala dükkan sahipleri halen büyük bir umutla dükkanını satabileceği veya kiracı olacak müteşebbis arıyor.

İşte tam da bu kriz ortamında, Alanya'dan bir grup dün Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı'yı Ankara'daki makamında ziyaret edip Türk ve Alanya turizminin sorunlarını anlattı, dosya verdi, bugüne dek verilen destekler için teşekkür etti, yeni destek paketleri istedi.

Alanya Ticaret ve Sanayi Odası (ALTSO) Başkanı Mehmet Şahin'in "ekip lideri" olduğu Alanyalı grubun talepleri şimdi Bakan Avcı'nın masasının üzerinde.

Şahin, bu çok önemli görüşmede Bakan Avcı'dan turizmcinin de ihracatçı kapsamına alınması, Anadolu Jet'in Kopenhag, Oslo, Stockholm ve Helsinki'den GZP'ye direkt uçuş yapması ile kamu çalışanlarına faizsiz tatil kredi verilmesi gibi konularda destek istedi.

ALTSO Başkanı Mehmet Şahin bugüne dek Ankara'dan ne talep ettiyse aldı, bu nedenle yeni taleplerinin de yerine getirilmesi, Alanya'daki otelcisinden simitçisine, turizmden ekmek yiyen tüm sektörlere can suyu olacaktır.

Top şimdi Bakan Avcı'da...

Ve elbette...

Alanya'nın 2002'den beri Ankara'daki hamisi konumunda olan Alanya'nın gururu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nda.

Bakalım, Şahin'in ve Alanya heyetinin, sadece Alanya'nın değil, Türk turizmi için de büyük önem arz eden talepleri Ankara'da nasıl yankı bulacak.

***

(DİP NOT: Yazının girişindeki "Şeytan" hikayesinin kıssadan hissesi şudur: Başımıza gelen her felaketin mutlaka 'buzağının ipinin gevşemesi' misali bir sorumlusu vardır. Bu bazen başkaları, çoğu zaman da 'tıpkı bu hikayedeki gibi' kendimiz olabiliyoruz. Suçu 'insafsız dükkan sahipleri, krizden nemalanan acenteci' gibi sıfatlarla hep başkalarına yüklemek yerine, geçmiş hatalardan ders alıp 2017'yi ona göre şekillendirmek de en önemli ödevimiz olmalıdır diye düşünüyorum.)