Sessizlik ve bilinmezlik

HAYATIN anlamını gerçekten kavramak istiyorsanız, bir bebeği sevin. Gencecik insanlarla şakalaşın, o taptaze enerjileri ruhunuza işlesin. Akranlarınızla dertleşin, kahkahalar atın, fikirlerinizi paylaşın. Büyüklerinizden öğüt alın, onların yıllanmış bilgelikleri size yol göstersin. Ve mutlaka, mezarlıkları ziyaret edin.

Bu "Altın Öğütler" benden size gelsin.

Hayatın tüm renklerini barındırıyorlar, her birinde ayrı bir ders saklı.

Geçenlerde Ahmet Muhtar aradı, "Gilikli mezarlığına cenaze merasimleri için bir kapalı alan yapımına başladıklarını" söyledi.

Gidip bir bakayım dedim. Ama ayaklarım beni direkt mezarlığa doğru sürükledi. Son durak…

Aslında sıklıkla yaptığım bir şeydi bu.

Oraya her gittiğimde tarifsiz bir duygu kaplar içimi.

Mezar taşlarına baktım. Benden genç olanlar, yaşıtım olanlar, babam hatta dedem, annem ve anneannem yaşında hayata veda etmiş birçok insan… Hepsi sessiz ve mistik bir bilinmezliğin içinde yatıyor. Düşündüm de, ne kadar da benzeriz onlara. Onların da hırsları vardı. Yaşama sevinçleri, arzuları, istekleri…

Bir canlının hissedebileceği hemen her duyguya sahiplerdi. Tıpkı bizim gibi.

Sonra…

Kapanan bir perde ve akıbeti önceden bilinmeyen, gizemli bir yolculuk.

Gözlerim mezar taşlarında gezinirken içimden şu sözler geçti: "Acaba birkaç yıllığına yeniden gelebilselerdi?

Önceki yaşamlarından farklı ne yaşamak isterlerdi?" Belki daha çok sevmeyi, daha az incitmeyi, erteledikleri hayallere koşmayı…

Belki de sadece bir kez daha sevdiklerinin gözlerinin içine bakmayı dilerlerdi.

Bu sessiz taşların arasında, hayatın kırılganlığı ve değerini bir kez daha anladım.

Bizler de bir gün bu sessizliğin parçası olacağız.

Öyleyse neden şimdi, tam da şu an, hayatı doludizgin yaşamayalım?

Neden erteleyelim sevinçleri, neden biriktirelim kelimeleri, neden saklayalım sevgimizi?

Mezarlık, hayatın en büyük öğretmenidir aslında. Bize zamanın kıymetini, her anın ne kadar eşsiz olduğunu fısıldar.

Ve belki de en önemlisi, yaşamın anlamının sadece yaşanmışlıklarda değil, yaşanacak olanlarda da gizli olduğunu hatırlatır. O sessiz taşların arasında yankılanan tek ses, yaşamın kendisidir. Ve bize düşen, o sesi dinlemek, anlamak ve kendi hikâyemizi en dolu haliyle yazmaktır.

Esen kalın…