Neredeyse her gün, doğudan gelen şehit haberleriyle kahroluyoruz.
Daha yeni, altı askerimizle iki korucu bir karakolda şehit edildi.
Terör örgütü mübarek ramazan ayında bırakın eylemlerini askıya almayı, işi iyice azıttı.
Bunlar nasıl bir insan ve nasıl bir Müslüman?
Bunlar düpedüz cani.
Savaş, satranç oyunu gibidir.
Savaşta, genel bir stratejiniz ve buna uygun, mevcut duruma göre sürekli değişiklik gösterebilen bir taktiğiniz olması gerekir.
Uzun yıllara dayalı, statükoya dönüşmüş klasik yöntemlerle ne savaş kazanabilirsiniz, ne de düşmana hedef tahtası olmaktan kurtulabilirsiniz?
Dağların doruklarının ıssız köşelerinde ne kadar korunaklı karakol inşa ederseniz edin, günümüzün gelişmiş teknolojileri karşısında sadece hedef tahtası olmaktan öte bir şey yapamazsınız.
Havadan araziyi gözetim altında tutmaya yarayan araçlara sahip olunmasına rağmen, hala karada küçük bir mekana yerleşerek neyi gözetleyebilirsiniz ki?
Yollara mayınlar döşeniyor.
Güvenlik güçlerinin gelip geçeceği yerlere bombalar yerleştirilip bunlar uzaktan kumandayla patlatılıyor.
Yıllardır, bu tür tuzaklar yüzünden sayısız askerimiz şehit olurken, biz hala bu tuzaklara gelmeye devam ediyoruz.
Karadan arazi taramanın ne anlama geldiğini bilmek mümkün değil. Daha doğrusu ben bilmiyorum ve de anlamıyorum.
Bu tür rutin arazi taramalarında terörist yakalandığını hiç duydunuz mu?
Ben duymadım.
Çok sayıda asker, belli aralıklarla ve belli tempoyla, sıra halinde yolun iki yanında yürüyüş yaparken, bunların ne bulacağı sanılıyor ki?
Bunlar teröristi değil teröristler bunları izler.
Buna göre de en uygun zamanı bulduğunda eylemini yapar.
Toplu haldeki güçler, sürekli hedef tahtası olurken, belli taktik içinde dağınık güçler avantajlı konumda olurlar.
Güvenlik konusunda uzman olmadan da insan, belli tehlikelere karşı çok farklı önlemler geliştirebilir!
Büyük savaşları kazanarak tarihe adını yazdıranların başarılarındaki sır, çok farklı savaş taktikleri uygulayabilme becerisini göstermeleridir.
Yüz yıllara dayalı askeri eğitim ve klasikleşmiş güvenlik anlayışlarıyla, bugünün teknolojisine dayalı silahlarla ve de terör örgütleriyle mücadele etmek, safdillikten başka bir şey değildir.
Bugünün silahlı kuvvetlerin gücü, asker sayısıyla değil, sahip olduğunuz en ileri teknolojiyle bir anlam ifade ediyor.
Elli yıl önce yaptığım askerliği düşünüyorum da, eğer bugün de aynı anlayış devam ediyorsa vay halimize!Değerli okurlar, sanırım büyük Atatürk’ü dilinden düşürmeyenler, Atatürk’ün hiç de tasvip etmediği bir yanlışa imza atarak, Türkiye’nin bu duruma düşmesine neden oldular.
Defalarca Atatürk’ün bu çok anlamlı sözünü yayınlamama karşın bugün yine yayınlamakta bir beis görmüyorum: ***
"Bir ordunun cevheri ne olursa olsun siyasete karışırsa, birlikte hareket ve savaşma kabiliyetini esasından kaybeder. Ve vatanın müdafaa gücünü hiçe indirir. Siyasete karışmış bir ordunun karışmadan önceki disiplinli ve savaşma kabiliyetini yeniden kazanabilmesi için çok zaman ister."