Büyük patron diyorum; dünyayı dizayn ederken Türkiye’ye de don gömlek biçen, içine kukla yerleştiren o güç, kentlileri kaale almamış anlaşılan… Kömür, un dağıtmaya gerek duymadığı daha bilinçli, aydın insanın gücünü hesaba katmamış olmalılar, karanlık masadakiler.
Geziparkı protestoları tabiî ki, o “iki ağaç” diye küçümsenen Vandalizm sonrası başladı. Ama yalnızca bir çevre katliamının değil, üst üste gelen kısıtlamaların, yasakların, sosyal yaşama müdahalelerin kentliye “yetti gari” dedirttiğinin belirginleştiği karşı gelişlerdi, dünküler… Tepkisiz, bencil, duyarsız olduğu zannedilen İstanbul kent soylusunun gerektiğinde nasıl şehrine, ülkesine sahip çıkabileceğinin gösterisiydi son olaylar.
Olayların kahramanı, tek başına dozeri karşısına alan Adıyaman doğumlu Sırrı Süreyya Önder de bir kentli. Savaşımla kazandığı siyasi bilinci sonrasında geldiği İstanbul’da, sanat hamuruyla yoğruldu. Önder, İstanbul’da, dünyanın en büyük kentlerinden birisinde fikren zenginleşti, dinginleşti… Onun içindir ki onu desteklemeyenlerden bile takdir gördü…
Alanya yürüyüşündeki tablo da aynıydı… Son günlerdeki ticaret odası seçimleri kampanyası gereğince Alanya ekranlarını, gazeteleri kapsayan figürlerden bir tekini bile yürüyüşte görmedim. Siyasi parti temsilcileri, yerel yöneticiler yok; oda, dernek başkanları keza… Alanya doğumluların birinci ve ikinci kuşakları şehir dışındaydılar anlaşılan. Hele Kürtler; turistik bölgedeki esnafın çoğunluğunu oluşturanlar, bağımsızlığına düşkün yurttaşlarımız, nerelerdeydiniz yahu?
Onların yerine gencecik insanlar vardı tek bayrak altında toplanan. Bir tanesinin, “Bu günleri de mi görecektik?” diyerek koşuşturması beni duygulandırdı. Yaşı gereği binlerce yıldır(!) örselenen bendenizden bile heyecanlı olan taptaze genç, şuncacık gördüklerinden, yaşadıklarından ne çok bunalmıştı anlaşılan…
Alanya’yı yönetenlerce kale alınmayan ama şehri mekân tutmuş aydınlık yüzler vardı yürüyüşte. Alanya’yı sarmalayan o muhafazakâr yapının dışında oldukları için ilişki kurmaya değer bulunmayan, yok sayılan sessiz çoğunluk. Ama gerektiğinde ne yapabilecekleri görülen…
Çok su kaldıracak, üstünde çok yazılıp, konuşulacak şeyler yaşandı son dört günde Türkiye’de. Ama iktidarın kuyruğunda olanlara bir kötü(!) haber vereyim. Özellikle dünkü İstanbul protestolarına bir fiil katılamayan gençler suçluluk duygusu içindeydiler. Arkadaşlarına karşı kendilerini ayıplı saydılar, polis onları mahvederken yanlarında olamadıkları için. Siz anlamazsınız belki ama bence korkun bu duygudan; üstüne ölü toprağı atılmış denen bu ülkenin gençlerinin bilincinden ürkün… Biliyorum geri çekiliyor gibi yaptı(!) tekrar saldırmak için ama inanın artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; benden söylemesi…