Her şey, Yerel Yönetimler Yasasıyla başladı. 30 Mart 2014 günü yapılan Mahalli İdareler Seçimleri sonrası işlerlik kazanan yasayla, içlerinde Alanya’nın da bulunduğu ilçelerin yönetim alanı fiziki olarak genişlemişti. En büyük endişe, seçimi kazanan parti içinde bu büyük alanı eşgüdüm içinde yönetecek ehliyetli kadroların ve deneyimli bir liderliğin olup olmadığı şeklindeydi.
Yeni yasayla başta bereketli tarım arazileri olmak üzere, ormanlık ve sahil alanlarının inşaata açılması Alanya yerel yönetiminin asıl gelir kalemini oluşturmaya başlamıştı. AKP’nin güvenlikçi politikalar gereği MHP’ye henüz yaslanmadığı ilk yıllarda, ülke ölçeğinde olduğu gibi Alanya’da da CHP, en azından yerel yönetime muhalefet etmiyordu. 7 Mayıs 2016 günü Devlet Bahçeli’nin, Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan ayrılmasından sonrasında yaptığı, “Hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki boyuta dönüşebilir” açıklamasıyla AKP-MHP zoraki evliliği başladı!
Kimin diğerine ne denli muhtaç olduğunun anlaşılmadığı AKP-MHP birlikteliği Alanya’ya çok yararlı olmadı. AKP örgütü, yerel yönetimin imar izni, ruhsatlandırma vs gibi kayıt içi ve dışı kazançlarından pay alamadığı için her türlü ortaklığa yanaşmıyor olmalıydı. MHP’li yerel yönetim sürekli AKP’yi, özellikle Antalya Büyükşehir ölçeğinde kendisine yeterince destek vermemekle suçladı. AKP temsilcisi ise Alanya belediye başkanını, “Belediye yasasını bilerek seçime girdin, neden şimdi sürekli ağlıyorsun?” şeklinde yanıtlıyordu.
Bu arada unutmayalım, 2015 Ağustos-Eylül aylarında Alanya’daki Kürtlere ait işyerlerinin yakılması olayında AKP son derece tedirgin olmuştu. AKP Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun 14 Kasım 2015’teki, “Gencecik çocukları maalesef yanlış yönlendirdiler, iş yerlerini yaktırdılar. Şimdi Avrupa’da Alanya’nın imajı ‘yanan şehir oldu’.” sözleri bu rahatsızlığın ifadesiydi.
MHP-AKP seçim ortaklığı aynı yönetimi 2019 yılında tekrar iş başına getirdi. MHP seçim yengisini bir fetih olarak görmüş olmalı ki tarihi Alanya şehir surlarının üstüne parti bayrağını asıyordu. Sonrasında, MHP’nin Alanya’nın tümünü kendisiyle özdeşleştirme ve şehri kişisel mülkü görme hali, siyasi sembollerini heykel olarak şehir girişine yerleştirme, genel başkanlarının adına büyük masraflarla yaşam alanları yapma şeklinde sürecekti.
Alanya büyük sermayesi başta olmak üzere belediye ile iş yapanların bu “sinmişliği” ve dahi göz yumanların birlikteliği ile cehenneme giden yolun taşları birlikte döşenmeye başlamıştı. Ülkeyi yöneten siyasi iradenin büyük ortağının Alanya temsilcileri nasıl hükümet komiseri gibi davranıyor, örneğin şehrin mülki amirini yanına alıp bir yatırımı denetlerken fotoğraf veriyorsa, küçük ortak MHP de yerel yönetime gelen her türlü eleştiriyi sahipleniyor, en sert dille yanıt veriyordu. Bunun dışında, örneğin ALKÜ’ye ziyaretlerinde partinin bir temsilcisi, “Üniversite bizimdir!” diye demeç verebiliyor ve bu söz eleştiri almıyordu! Yerel yönetim-siyasi parti bütünleşmesi, Alanya tarihinde ilk kez olmak üzere sağlanmıştı.
Halkın, en azından mülküne zarar verilme endişesinde olanlarının suskunluğu, gerekli basit izinleri alamama kaygısındaki esnafın sessizliği yerel yönetimi gittikçe cesaretlendirmiş, onları dokunulmaz kılmıştı. Oysa halkın gündemi başkaydı; yaşam pahalılığı bellerini bükmekteydi. Şehirde oluşturulan dengesiz zenginlikten pay alamamanın dışında, ‘herkesin bildiği büyük sırlara!’ ve yolsuzluklara vakıf oldukça huzursuzluğu içten içe artıyordu. Sonuçta tüm ülkede görüldüğü gibi, Alanya’da da 31 Mart 2024 seçimlerinde yerel yönetim el değiştirdi. Zamanın ruhu Alanya’da bir onarımı gerekli görmüş olmalıydı!
İki ciddi rakibinin oylarının toplamı kadar oy almasına karşın yeni belediye yönetiminin karşıtları, özellikle MHP’liler yenilgiyi hazmedememişlerdi. Belediye başkanının devri sabık yaratmayacağını yani geçmişe yönelik bir soruşturma açmayacağını ilan etmesi onları rahatlatmış olmalıydı. Nitekim çok kısa bir süre sonra şehirdeki düzeni sağlamaya yönelik karar almalardan tutun da şehre vizyon getirici her türlü yenilikçi uygulamalara kadar her şeye karşı çıkıldı. Genel siyasi jargondan uzak, çirkin, düzeysiz, tehdit dolu açıklamalar ve iftiralarla yeni yönetim hedef alındı. İşin trajik yönü bu dili kullananların, hiçbir şey olmamışçasına ayda bir kez yapılan belediye meclisine gelip karşıtlarıyla gülerek el sıkışmalarıydı!
Ucuz demagoji, çapsız yorumlar ve karşıtını yıpratmaya yönelik ahlâk dışı suçlamaların yer aldığı iletişim mecralarının bir gazetecilik faaliyeti olarak adlandırılması, gazetecilik mesleğinin kendisine de büyük zarar veriyordu. Allahtan Alanya hâlâ ‘ilgilenen herkesin her şeyi bildiği’ küçüklükte bir beldeydi. Halk lâfın kendisinden ziyade, onu kimin söylediği ile ilgileniyordu!
Ülkemiz ve Alanya çok ama çok önemli bir süreçten geçiyor. Bulundukları korunaklı alanda kötülük, gerginlik, huzursuzluk üreten ve eski çürümüş düzene dönme hayali kuranlar hâlâ tehlikenin farkında değil. Ülkemiz bölünmenin eşiğine getiriliyor. Türkiye Birleşik Devletleri adı altında ısıtılan eyalet sisteminin ve bunun yaratabileceği kargaşayı düşünemiyorlar. Benzeri bir, denenmiş ama hiç tutmamış ayrımcılığı Alanya’da yörüklük-şehirlilik üzerinden sahneye koymaya çalışıyorlar.
Bunun dışında Alanya halkı pahalılıktan yakınıyor, bunun turizmi etkilediğini söylüyor. Oysa bu bilinçli bir ekonomik tercih. Döviz kurunu düşük tutup halkı yoksullaştırarak, buradan büyük sermayeye kaynak sağlamak üzerine kurulmuş bir düzen var. Yakın gelecekte de bunun düzelmesi mümkün görülmüyor.
İşte bu durumda seçmenin yani Alanya halkının büyük çoğunluğunun iradesine saygı duymak gerekiyor. Sinsice planlarla ve her an bir açık kollayarak huzursuzluk yaratmanın halk tarafından anlaşılıp, değerlendirildiğini bilerek…