Seçmen AK Parti'yi uyardı

AK Parti, Türkiye'nin koalisyonlar döneminin açmazındaki krizler döneminde, Milli Görüş Çizgisinden koparak, Muhafazakar Demokrasi sloganıyla, Erdoğan liderliğinde yola çıkmış ve tek başına iktidar olma başarısını göstermişti....

AK

Parti, Türkiye’nin koalisyonlar döneminin açmazındaki krizler döneminde, Milli Görüş Çizgisinden koparak, Muhafazakar Demokrasi sloganıyla, Erdoğan liderliğinde yola çıkmış ve tek başına iktidar olma başarısını göstermişti.

Aslında AK Parti, büyük ölçüde merkez sağın oyunu almıştı.

Ülkenin siyasi istikrara en çok ihtiyaç duyduğu bu süreçte, mevcut siyasi yapılara bir tepki olarak, liberaller, demokratlar ve de kimi solcular da AK Parti'ye belli kaygılarına rağmen oy vermişlerdi.

Sonuçta, ülkede siyasi istikrar sağlanmış, ciddi yatırımlara imza atılmıştı.

Son yıllarda, özellikle de, Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra, partisindeki tek adamlığını, ülkenin tek adamı olma noktasına taşıyarak, çok sorumsuzca ve de çok sert çıkışlar yapması olacak şey değildi.

Aslında, Atatürk’ten bu yana, bütün liderler, tek adam çizgisini benimsediler.

Bu da gösteriyor ki, toplum olarak başta biz olmak üzere, siyasetçilerimiz, bir türlü demokrasi kültürünü yeterince özümseyip, benimseyebilmiş değiliz.

Erdoğan’ın alışılmışın dışına çıkarak, Davutoğlu’nu emanetçi olarak partinin başına geçirmesine rağmen, seçim boyunca parti başkanı gibi miting meydanlarında herkese, özellikle de dünyaya meydan okuması anlaşılır gibi değildi.

Davutoğlu, Erdoğan sonrasında AK Parti'nin liderliğini yapabilecek, onun yerini dolduracak bir donanıma sahip değil.

Miting meydanlarındaki söylemleri, ses tonu ve hitabeti çok hamasi ve de oldukça yapmacıktı.

Hele, miting meydanlarını dolduran halkı motive etme adına, sesini yükseltme çabaları yok mu, çok iticiydi.

Dini söylemlere ağırlık vermesi ise, tüm laik kesimi ürküttü.

AK Parti, üç dönemin iktidar yorgunluğunu yaşıyor.

AK Parti'nin, üç dönem saçmalığıyla, toplumun saygı duyup beğendiği siyasetçileri kızağa çekmesinin, oy kaybetmesinde büyük rol oynadığı kanısındayım.

Alanya’da bile Mevlüt Çavuşoğlu gibi güçlü bir siyasetçinin aday gösterilmemesi, toplumun önemli bir kesimince tepkiyle karşılandı.

Ülkenin batısındaki sahil kesimi, AK Parti’nin kuruluşundan bu yana, laiklik konusunda ciddi kaygı ve korku içindeydi.

AK Parti ve Erdoğan ilk iki dönemde, bu kesimi kazanma adına, bu kaygıyı ortadan kaldırabilmek için, belli çaba sarf ederek, bu kesime güven vermeye çalıştı.

Ama son yıllarda, başta Erdoğan olmak üzere, Davutoğlu’nun söylemleri, bu kaygıyı giderek arttırırken, laikliği önemseyen demokratları, liberalleri ve de solcuları ürkütmeye yetti de arttı bile.

Belli bir gerçekçilikten uzak, salt AK Parti ya da Erdoğan karşıtlığına dayalı olarak muhalefetin ortaya koyduğu politikalar seçmeni ikna etmediği için, AK Parti dışında bir siyasi partiyi de, tek başına iktidara taşıyacak oyu vermedi.

Seçmen, Erdoğan’ı ve de AK Parti'yi sadece uyarmakla yetindi.

Ama bu öyle bir uyarma oldu ki, ülke belli bir süre için de olsa, bunun ciddi sıkıntısını çekecek gibi görünüyor!

Bu seçimde seçmen kaş yapayım derken neredeyse göz çıkaracaktı!

İnşallah, bu süreci de, Türkiye olarak en az kayıpla atlatırız.

Umarım başta Erdoğan olmak üzere, AK Parti kurmayları, bu seçim sonuçlarından gereken dersi alırlar.