Seçimlerin
kerameti yadsınamaz!
Siyasilerin maşallahı var.
Kendi ceplerinden çıkan bir şey yok ki!
Milletin parasını millete dağıtırken bile, sanki ceplerinden veriyormuş havasındalar.
Mirasyedilerin bonkörlüğü, hayırsız evlatların sorumsuzluğu gibi, har vurup harman savurarak ya da olmayacak vaatlerle, milletin ağzına bir parmak bal çalarak, oy toplamanın uyanıklığına giren kimi siyasetçilerimiz, giderek ipin ucunu kaçırmaya başladılar!
Geçmişte de, kimi siyasetçilerimiz, “Kim ne verirse ben iki mislini veriyorum” derken, kimi de “Herkese iki anahtar vereceğim” diyerek palavra sıkıp durmuşlardı.
Sonra ne mi oldu?
Ülke 70 sente muhtaç duruma düştü.
Olmayacak vaatler konusunda, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın başı çektiğini söyleyebiliriz.
Asgari ücreti 5 bin TL’ye çıkaracağını söylemesi, akıl alacak şey değil.
Ben ekonomist değilim ama asgari ücret 5 bin TL olduğunda, sanayinin çökeceğini söylemek için ne kahin olmaya, ne ekonomist, ne de sanayici olmaya gerek var.
Böyle bir durumda, ya işçi çalıştıran tüm işyerleri kapanır ya da tüm işyerleri sigortasız kaçak işçi çalıştırmak zorunda kalır.
Bir işyeri işçiye 5 bin TL verdiğinde, bunun sigortasıyla, vergisini hesapladığınızda, bu işyerinin ürettiği malın maliyeti iki üç misli artar.
Maliyet artınca da talep düşer.
Çok daha önemlisi, Türkiye ihracat konusunda diğer ülkelerle rekabet edemeyeceğinden, sanayi kuruluşları bir bir kapanarak, bu ürünleri dışarıdan ithal etmek zorunda kalır.
Bu durumda da Çinliler bayram eder!
Adamın adının önünde "Prof. Dr." yazıyor.
Sanırım profesörlük de ayağa düşmüş olmalı!
Zaten partinin adı da hiç gerçekçi değil.
“Bağımsız Türkiye” laf olarak çok hoş da, gerçekte dünyada tam anlamıyla bağımsız bir ülke ya da fert var mı?
Her ülke, bir biçimde karşılıklı olarak birbirine bağımlı.
Bunda gocunacak bir şey de yok.
İnsanlar da birbirine bağımlı değil mi?
İş bölümü, karşılıklı dayanışma vs gibi.
Türkiye’nin her şeyden önce, enerji konusunda bağımsız olması mümkün mü?
Hele hele sağlıktaki gelişmeler ve bir sürü alandaki ileri teknoloji konusunda kendi kendimize yetmemizi istemek ayrı şey, bunu becermekse bambaşka bir şey.
Biz bu treni çok önceden kaçırmışız!
Bırakın her alandaki ileri teknolojiyi, biz tarımda bile, birçok ürünü dışarıdan almak zorunda değil miyiz?
İnsan palavra sıkmasına sıkar da, bu kadarı da fazla.
Ama ne diyebilirsin ki, adamın ağzı torba değil ki büzesin.
Sanırım adam, kendini akıllı, milleti de aptal olarak görmenin rahatlığında, bol keseden savurdukça savurmaya devam edecek gibi görünüyor!
Diğerleri mi?
Onların savurup savurmadığına da siz karar verin!