Seçim Tiyatrosu

Aslında yazıya hareketli, eğlenceli, taşlamalı bir tiyatro türü olan vodvilbaşlığını koymak gerekirdi. Kelime yani 'vaudville” Fransızca' da şehrin sesi anlamına gelen 'voix de ville”nin okunuşu; gelin isterseniz Alanya'nın...

Aslında

yazıya hareketli, eğlenceli, taşlamalı bir tiyatro türü olan vodvilbaşlığını koymak gerekirdi. Kelime yani “vaudville” Fransızca’ da şehrin sesi anlamına gelen “voix de ville”nin okunuşu; gelin isterseniz Alanya’nın sesi diye kabul edelim…

Vodvil’ deki sanatçıları yani 7 Haziran Genel Seçimlerine aday olanları gün geçtikçe daha yakından tanımaya başladık. Modern zamanlar gereği birkaç sahnede birden ortaya konan oyun, başkasını bilmem ama beni hem güldürüyor hem düşündürüyor…

Yazılı basında yer alanlar düğün dernek, cenazedeki verdiği pozlarla boy gösteriyor. Bu yolu tercih edenler daha klasik ve belki de yaşları gereği sosyal medyayı kullanamayanlardan oluşuyor. Aday olmaya cesaret edişleri ve özgüvenleri parmak ısırtacak cinsten…

Sosyal medyayı kullananların bir bölümünün her aktivitelerinde Alanya gazetecilerini etiketlemeleri, basını zorlamaları ise bence bir taktik hatası.

Adaylar en net görüntülü basında yani televizyon programlarında anlaşılıyor. Onları ilk önce beden dilleri ele veriyor; sonra da kullandıkları dil. Özellikle “e” harflerini yumuşatarak kibar olmaya çalışanlara bayılıyorum!

Televizyona çıkanların bir kısmı hiç bilmediğimiz Antalya’nın Batı yakasından gelen “uzaylılar” iken, diğerlerini “yenice tanıdığımız!” bizim çocuklar oluşturuyor. İyi yetiş(tiril)mişler; hayranlık duyuyorsunuz. Konuşma ilerledikçe Ahmet Akif’in “Asım’ın nesli”ni karşınızda görüyorsunuz… Tevekkel olduğunu söyleyen ama yine de işini tamamen Allahüteala’ya bırakmadığını gösterir, pazarda el öpme fotoğraflarını yayımlayan… Dini vıcık vıcık siyasetin içine sokan bildik görüntülerle poz veren gençler…

Basitçe “ben” demek varken nedensizce her aktivitesinde “biz” deme modasına uyan; televizyon programcısına “Bu soruyu yöneltmeyin artık!” deme cesaretinde; bal gibi bir vasi tarafından önerildiği halde bunun dile getirilmesini istemeyen; genel merkezin, “Parti politikalarını konuşmak yasak, yalnızca kendinizi anlatın” buyruğu gereğince hareket eden…

Vakit darlığından bir elde telefon konuşurken diğeri ile insanın yüzüne bakmadan el sıkmaya çalışan; ziyaret ettiği kurum ya da kişiyi sosyal medyada paylaşırken özensiz davranan, hata yapan; parti politikasından bağımsız bireysel çıkışlarıyla kendini anlatmaya çalışarak puan peşinde olan…

Tüm adayların böylesine onurlu bir göreve talip olmalarını hayranlıkla karşılıyorum ama diğer yanda, özellikle iktidar partisi adaylarını anlayamıyorum! Açıkladı; eğer her şey istediği gibi giderse Türkiye “ortaklara kar payının dağıtıldığı!” bir Anonim Şirket olacak. Artık, halkın iradesinin yansıdığının söylendiği(!) meclis yerine, genel müdürlük binası olan Aksaray’ın yönetim birimlerinin oluşturulması asıl hedef. Onun için, yetiştirilmiş ve gereğinde saraya devşirilecek genç nesillerin dışındaki “çarıklı erkan-ı harp” in bence şansları hiç olmayacak…

Milliyetçi söylemlerle oyları artışa geçen muhalefetin bir kısmı için aday adayının niteliği önemli değil, disiplin içinde oy verilecek. Diğer taraftan,ne yazık ki Özgür Özel gibilerinin sayısının azlığı seçmende kafa karıştırıyor. Bu nitelikteki insanlardan klonlama yapamadıkça işler zor görünüyor!