Sağduyu kazandı

Solduyumuz olmadığı ya da kalmadığı için, gene toplumun sağduyusu galebe çaldı! 7 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye olarak, geçmişteki koalisyonlarla yönetildiği 'Fetret dönemleri” yani felaketlerin eşiğine gelinmişken, 1 Kasım'la...

Solduyumuz olmadığı ya da kalmadığı için, gene toplumun sağduyusu galebe çaldı!

7 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye olarak, geçmişteki koalisyonlarla yönetildiği “Fetret dönemleri” yani felaketlerin eşiğine gelinmişken, 1 Kasım’la yeniden istikrarın kapısından içeri girildi!

Kimi vatandaşlarımız, seçim sonuçlarından memnun olmayınca, seçmenin yarısını, rahmetli Aziz Nesin’e atıfta bulunarak aptal olarak değerlendirirken ben, öncelikle bu ülkenin seçmenini, AK Parti’ye değil, istikrara dönük, gerçekçi ve akılcı tercihlerinden dolayı kutluyorum.

Dünyanın bir başka ülkesinde, beş ay içinde, böylesine çarpıcı bir biçimde oy kaymasını sağlayabilmiş bir toplumun olup olmadığını, cidden merak ediyorum.

7 Haziran seçimlerinde AK Parti büyük bir düşüş göstererek %41’lerde park ederken, CHP geleneksel oyu olan % 24’lerde, MHP ve HDP beklentilerin üzerinde bir oy oranıyla büyük bir moral kazanmışken, beş ay sonra 1Kasım seçimlerinde iki milyon yeni seçmene rağmen CHP % 25 oy oranıyla seçimde beklenilen başarıyı gösterememiş olsa da, MHP ve HDP gibi oy kaybına da uğramadı.

AK Parti ise, bu seçimin hiç tartışmasız tek galibidir.

Mağluplar ise, etnik kimlik üzerinden siyaset yapan MHP ve HDP’dir.

Bu iki parti, büyük ölçüde, karşılıklı olarak kutuplaşmadan besleniyordu.

Toplum, terörden ve de her tür kutuplaşmadan rahatsız.

Seçmen bu rahatsızlığını, ciddi bir tepkiyle bu seçimde gösterdi.

Bu köşeden, Kürt halkının PKK’nın tutsağı olduğunu sürekli dile getiriyorum.

7 Haziran sonrasında HDP’nin söylemleriyle PKK’nın eylemlerine, PKK’nın tüm baskısına ve tehditlerine rağmen Kürt halkı teröre dönük tepkisini gösterebildi.

Özellikle, ülkenin batısındaki Kürtlerin önemli bir bölümü HDP’yi desteklemekten vazgeçti.

7 Haziran seçimleri sonrasında AK Parti, neden oy kaybettiğinin hesabını çok iyi yaparken, MHP ve HDP elde ettiği başarının sarhoşluğuna kapılıp, bu oyun kalıcılığına ve ileride de artacağına inanarak, çok yanlış bir üsluba yöneldi.

Hele hele 7 Haziran seçimlerinin hemen sonrasında Bahçeli’nin hayırları akıl alacak gibi değildi.

Bir bakıma bu akıl tutulmasına benzer tavır ve yaklaşımların 1 Kasım sonrasında da devam ettiğini görüyoruz.

CHP seçimlerde büyük bir performans sergilemesine karşın, iktidara gelebilecek bir güveni henüz kazanamadığı gibi, ülkeyi koalisyonlar sürecinden ve krizlerden kurtarabilecek bir oy oranını yakalamasının da çok zor olduğu düşünüldüğünden seçmenin önemli bir bölümü AK Parti’ye kimi konularda kızsa da yine de siyasi istikrar adına AK Parti’ye oyunu verdi.

Bu bir bakıma seçmenin ne denli gerçekçi bir biçimde ülkenin ve ülke insanının geleceğini düşündüğünü gösteriyor.

Ülkenin krize sürüklenmesi pahasına, AK Parti’nin tek başına iktidara gelmemesini ya da AK Parti’nin çökmesini istemek ne kadar akılcı bir davranış olabilir ki?

İktidarda benim partim varsa ülke kalkınsın ve gelişsin yoksa batsın demek akıl ve mantıkla izah edilebilir mi?