SÖZ verdik mi tutarız. Kurban Bayramı’ndan hemen önce, “Acayip rüyalar gördüm, hepsini tek tek not aldım. Bayram sonrası curcuna var” demiştim. Rüya içerikli yazılarımın müptelası olduğunu söyleyip her fırsatta, “Ne zaman yazacaksın şu rüyaları” diye soran Alaiye Resort Otel sahibi Hasan Uysal’ın da yoğun isteği üzerine, bir kereliğine bayram sonrası gördüğüm bir rüyayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Size söz, bayram öncesi gördüklerimi de hafta içerisine serpiştireceğim.
Rüya bu ya…
Bir zaman makinesine binmişim ve kendimi bir anda 2015 yılının Kasım ayında buluyorum. Sorup soruşturuyorum, meğer yerel ve genel seçimler birer yıl arayla yapılalı çok olmuş.
İçimden, “Allah Allah” deyip hemen Alanya Belediyesi’ne koşturuyorum. Çünkü içim içimi yiyor, Alanya Belediye Başkanı kim oldu, meraktan ölüyorum.
Belediye Sarayı’nın ikinci katına doğru koşar adımlarla çıkarken, zemin kattaki dev bir panonun üzerinde kocaman bir Hasan Sipahioğlu fotoğrafı görüyorum.
Fotoğrafın hemen altında yazan yazıları seçemiyorum, yanına yaklaşıyorum. Fotoğrafın altında, “O hepimizin başkanıydı, yaptıkları için kendisine teşekkür ederim. Büyük Alanya Belediye Başkanı Kuddusi Müftüoğlu” yazıyor.
Nasıl yani?
“Büyük Alanya” ne demek? Hadi onu bir kenara koydum. “Büyük Alanya Belediye Başkanı Kuddusi Müftüoğlu” ne demek?
“Yoksa Kuddusi Hoca başkan mı oldu?” diye sayıklaya sayıklaya ikinci kata çıkıyorum.
Rüya bu ya…
İkinci katın girişindeki sekreterlik odasına dalıyorum. O an karşıma, saçları biraz daha kırlaşmış olan Hüseyin Güney çıkıyor. Belli ki başkanın makam odasından çıkmış. “Başkan, benim aklım, beyin arşivim 2011’de kaldı. Neler oluyor, ne olur bana anlat” diyorum, Güney kıs kıs gülmeye başlıyor.
“Gel o zaman, gel de gözlerinle gör” deyip beni doğruca başkanın odasına götürüyor.
İçeri giriyoruz, odanın mefruşatı ve dekorasyonu tamamen değişmiş. Güney, başkanın makam odasının yan tarafındaki dinlenme odasına doğru kısık sesle bağırıyor: “Kuddusi Başkan, nerdesin? Gel bak kimi getirdim sana!”
Rüya bu ya…
O sırada içeriden Kuddusi Hoca çıkıyor ve gülerek yanıma geliyor. “Abi hayırlı olsun. Alanya’nın yeni başkanı sen mi oldun?” diyorum.
“Sadece Alanya olsa iyi, Okurcalar’dan Demirtaş’a kadar artık benim idaremde. Hem artık Alanya değil Büyük Alanya demelisin” diyor.
“Peki, Hasan Sipahioğlu, Kerim Kılınç, Kerim Aydoğan ve Mevlüt Çavuşoğlu’na ne oldu?” diye soruyorum.
Buna da Hüseyin Güney yanıt veriyor.
“2011’in Kasım ayının sonlarında sen bir anda ortadan kayboldun tabi, olanları bilmiyorsun. Sana en baştan anlatayım. Bir gün, ben, Kerim Kılınç ve Kerim Aydoğan, dönemin Bakan Yardımcısı Abdurrahman Arıcı, Hasan Uysal ve Kuddusi Müftüoğlu ile Alaiye Adin Otel’de buluştuk. Tam tarihini hatırlamıyorum ama o zamanlar Başbakan Yardımcısı olan şimdiki geçici Devlet Başkanı Bülent Arınç’ın Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi’nin temel atma töreni için geldiği günün aynı haftası olduğunu biliyorum.
Baktık ki ne yapsak ne etsek Hasan Sipahioğlu’ndan kurtuluş yok. Biz de el ele verip planımızı projemizi ona göre çizdik. Biliyorsun, Kuddusi Başkan iyi haritacı olduğu için planı projeyi iyi bilir. İlgili yerlerle bağlantılarımızı kurup ayarlamalarımızı yaptıktan sonra 2014 yerel seçimlerinde Kuddusi Hoca’yı Büyük Alanya Belediye Başkanı, 2015 genel seçimlerinde de Kerim Kılınç’ı Akdeniz Bölgesi Senatörü olarak seçtirip Ankara’ya gönderdik.”
İçimden “La havle vela kuvvete illa billahil azim” diye diye bir hoş olan bünyem daha fazlasına dayanamadı, o sırada kan ter içinde uyanmışım.
İnanın, Hasan Sipahioğlu 2015’in Kasım ayında nerede, Kerim Aydoğan’a ne oldu, Mevlüt Çavuşoğlu ne yapıyor, bana bunları anlatan Hüseyin Güney’in o sırada orada olması, bu kadar rahat hareket etmesi ve görevinin ne olduğunu tam kavrayamadım.
Size söz. En kısa zamanda istihareye yatıp bu soruların cevaplarını da alacağım. Yeni bir rüyada görüşmek dileğiyle…