Rüya mı kabus mu?

DEĞERLİ okurlar, Pazar gecesi saat 2 gibiydi. Aristo'nun

DEĞERLİ

okurlar, Pazar gecesi saat 2 gibiydi.
Aristo'nun "Ruh Üzerine" adlı eserini inceliyordum.
Sanırım içim geçmiş, çalışma masasında uyumuşum.
Karmakarışık bir rüya görüp uyandım.
Gördüğüm rüya mıydı, kabus mu anlayamadım.
Size anlatayım da siz karar verin.

****
Bir kürsüye çıkmışım, karşımda bir sürü insan.
Ne söylesem alkışlar arşü alaya çıkıyor.
Ağzıma geleni söylüyorum. Esip gürlüyorum.
Ne alaka bilmiyorum amma...
"Hey Hintli, ABD'li savcı" diye başlıyorum bağırmaya.
"Sen neyin savcısısın? ABD'nin mi, FETÖ'nün mü?"
Ben susunca salonda alkışlar kopuyor.

****
Alkışlar bitince konuşmaya devam ediyorum.
"Hey Obama" diyorum, "Ne istedi de vermedin savcıya?"
"Bu nasıl hukukçu? Bir de Harward mezunuymuş.
Başkan ne diyorsa hukuk odur.
Kahraman Rıza'yı tutuklayanlar paralelcilerdir.
Bizde de vardı bu paralelciler, hepsini temizledik.
Beceremiyorsan gel Türkiye'ye ben sana öğreteyim."
Ben yine susunca salon alkışlardan yıkılıyor.

****
Alkışlar bitince, "Hey ABD senatosu" diye gürledim.
"Siz nasıl senatör ve vekillersiniz?" dedim.
"Orası kimin ve neyin meclisidir?"
"Bir Hintliye söz geçiremiyorsanız, derhal kanun çıkarın.
Önce yüksek yargıyı değiştirin, sonra da savcıları.
Beceremezseniz gelin TBMM'de 3-4 ay staj yapın.
Görün vekiller ne iş yapar, nasıl sadakat gösterir."
Yine susuyorum, yine alkışlar semaya yükseliyor.

****
"Hey ABD milleti, son sözüm sizlere" diye bağırıyorum.
"72 buçuğunuz bir araya geldiniz de millet mi oldunuz?
1 hepinizden büyük mü ki, Hintliye dur diyemiyorsunuz?
Siyasetten korkmaz ve başkan tanımaz Hintli de kim?
Hayırsever Rıza kahramanımızı nasıl tutuklar?
Nasıl olur da bu kardeşimizin ilişkilerini araştırır?
Size sesleniyorum ABD halkları, durdurun şu Hintliyi.
Nasıl yapılacağını bilmiyorsanız gelin Türkiye'ye.
Benim bilge halkım size en alasını öğretir."
Yine susuyorum ve kalabalığa bakıyorum, alkışlar uçuşuyor.
Bendeki keyfi ve kibri sormayın gitsin.

****
Fakat birden ortalık kararıyor ve kalabalık kayboluyor.
Yine ben bir kürsüdeyim ama karşımda bir sürü cübbeli...
Arkamda da bir salon dolusu insan var.
Yanımdaki bana soruyor "Savcı ile anlaşma yapalım mı?" diye. "Niçin?" diyorum, "Daha az ceza alırsın" diye cevaplıyor.
"Ne cezası, burası neresi?" diye bağırarak uyanıyorum.
Kan ter içinde kalmışım. İnşallah hayra çıkar.