Resmi araçla terörist cenazesine katılan vekil!

O bindiğiniz araçta Türk halkının hakkı olduğunu biliyor musunuz? O aldığınız maaşınızın her kuruşunda, binlerce 'Şehidimizin” hakkı olduğunu biliyor musunuz? Devletimizin polisine attığınız o tokat var ya, 'O tokadı”...

O bindiğiniz araçta Türk halkının hakkı olduğunu biliyor musunuz? O aldığınız maaşınızın her kuruşunda, binlerce “Şehidimizin” hakkı olduğunu biliyor musunuz? Devletimizin polisine attığınız o tokat var ya, “O tokadı” aslında siz Türk halkına attınız. O aslan gibi polisimizin nezdinde, hepimizin canı yandı. Devletimizin resmi aracını size teröristlere arka çıkasınız diye vermediler. Halen dağlarda vatan haini kovalayan asker ve polisler, sizin de can güvenliğinizi korurken, hangi vicdana sığar bu resmi araçla vatan haininin cenaze törenine katılmak? Bu nasıl bir çelişkidir. Canımız yanıyor. Buna hakkınız yok çünkü tüyü bitmemiş öksüz ve yetimin hakkı var o resmi araçta. Bundan haberiniz var mı? Eminim umursamıyorsunuz, hedefinizde seçimler var. Belki oy toplama, belki de kaybetme korkusu. Halkımızı kullanıp, itaatsizlik eylemleri, kravat çıkarmalar! TBMM’de artık son demler yaşanıyor. Sizler, kendinizi Türk halkından ayırıyorsunuz, unuttuğunuz bir şey var ki, o da “Halk” kavgacı, bölücü, ayırımcı insanları eleyecektir.
O ne hışımdı öyle, Türk polisinin üstüne yürüyüp, elinden gelse parçalamaya çalışacaktı. Allah’tan o kıymetli polisimiz metanetli, soğuk kanlı idi. Yine TV’lerden izlediğimiz kadarıyla da, yine doğu kökenliydi. Askerimiz şu anda, dağ, tepe terörist peşinde, canı pahasına mücadele veriyor. Biz vatandaşlar olarak vergimizi ödüyoruz. Bizler, su parasını ödüyoruz. Bizler elektrik parasını ödüyoruz. Biz Türk-Kürt ayrımı yapmıyoruz. Kardeşlik ve birlik içinde yaşıyoruz. Doğu-Batı diye ayrım yapmıyoruz. 1960’lı yıllarda, doğunun en son sınır kasabasında yaşayan biri olarak bakıyorum da, neler değişmedi ki doğuda. Yollar, okullar, hastaneler, kış günlerinde “Katırlarla” saatlerce yol teperdik. Tabi ki siz o günleri bilemezsiniz. Sizler şimdi terörist cenazesine bile “Resmi” araçla gidiyorsunuz. Bizler o zamanlarda, kurtlarla bile mücadele ediyorduk, yolculuklarda, katır sırtında, bir sağa bir sola savrularak, dağ köylerinde misafirperverlikle karşılanıp, konaklıyorduk. Bilir misiniz ki, Şemdinli’de iki tane dağ vardır. Biri Efgar, diğeri Ümit dağıdır. 9 ay kadar, kış aylarında bizler Şemdinli'de mahsur kalırdık. Postacı haftada bir gün gelir, gazeteleri bile bir hafta sonra okurduk. Postacının çektiği eziyeti söylemeye gerek kalmıyor, onun yorumuyla “Telgraf direkleri bir dolma kalem boyunda ve ben yolumu öyle buluyorum” derdi... Yaş meyve ve sebzeye hasret, ümit dağına bakardık. Uzaktan elimizi uzatır, karışımızla ölçerdik. Neden mi? Bir karış kaldığında “Yollar” açılırdı da ondan. Hiç unutmam yine böyle kara bir kış günü, bir askerimiz (er) mide kanaması geçirmişti. Kar, tipi, fırtına, kar 1 metrenin üstünde, görüş seviyesi sıfır. Helikopter maalesef inemedi. Askerimiz önce sedye ile Yüksekova’ya, oradan da ambulansla Van'a nakledildi. Tabi ki kurtulamadı. Şemdinli ile Yüksekova arası o zamanlar araba ile 1,5 saatti. O “Şehidimiz de” doğu halkı ve sınır güvenliği için vatan borcunu “Şehit” olarak ödemişti. Ödemişti çünkü Türk milleti “siz-biz” demiyor. Duyduğumuz her töre cinayetinde bizler de acı duyduk. Kadınlar ezilip üzülmesin diye yüreğimizi ortaya koyduk. Duyduğum kadarıyla Doğu’da bazı yerleşim alanlarında elektrik ve su parası çok düşükmüş kaçak kullanımdan dolayı. Diğer bölgelerimizde elektrik paralarını düzenli ödeyen halkımızın günahı nedir? Kardeş kardeş yaşamak için gösterdiğimiz iyi niyet, daha fazla suistimal edilmemeli. Türkiye bir bütündür, hiç bir bölgesi birbirinden ayrılamaz çünkü her karışında “Şehit” kanı vardır…