Refah ölçüsü!

SAYIN Cumhurbaşkanımız geçenlerde söyledi.

SAYIN

Cumhurbaşkanımız geçenlerde söyledi.

"Her evde buzdolabı var, demek ki refah düzeyimiz iyi."
Yani refah düzeyinin iyi olması evde buzdolabına bağlı.
Aniden 21. yüzyılda refah ölçümüz buzdolabı oluverdi.
****
Oysa refah seviyesinin arttığını gösterecek olan...
Buzdolabı değil, olsa olsa onun içinde olanlardır.
Yani buzdolabında birkaç kilo çeşit çeşit et varsa...
Kalite düzeyi yüksek balık bulunuyorsa...
Sebzeler ve meyveler çeşit çeşit ve taze görünüyorsa...
Çocuklara birkaç çeşit dondurma ve çikolata alınmışsa...
Peynirin, zeytinin, reçelin iyileri bulunuyorsa...
Bal, tereyağı, köy yumurtası, salam, sucuk, pastırma...
Hazır börekler, mantılar, pizzalar varsa refah düzeyi yüksektir.
Çünkü bunları satın alabilecek seviyede geliri var demektir.
****
Aksi halde pazardan alınmış yarı taze yarı bayat sebzeler...
İthal edilen yarım kilo ucuz kıyma...
Birkaç gün önceden yapılmış çorba, yemek ve bulgur pilavı...
Ara sıra alabildiği tavuktan kalan parçalar...
Bayatlamasın diye buzdolabına bırakılmış birkaç günlük ekmek...
Pazardan alınıp taneleri sayılarak yenilen zeytin benzerleri...
Ya da kireçle beyazlatılmış ne idüğü belirsiz peynir varsa...
Zorlukla geçinen insanlar bunları korumak için alıyor buzdolabını.
Bu ailenin buzdolabı var diye refah düzeyi iyi denilebilir mi?
****
Buzdolabı 1970'in başlarında girdi hayatımıza.
O zamanlar çocuktum, iyi hatırlarım bizim eve gelişini.
Samsun'un kenar mahallelerinden birinde yaşıyorduk.
Neredeyse bütün mahalle bir yıl içinde buzdolabı aldı.
Lüks olduğu için değil ihtiyaç olduğu için borçlanıp aldı babam.
Zaten kıt kanaat geçiniyorduk, bozuluyordu yiyecekler.
Birçoğunu da fareler kemirdiği için kullanamıyorduk.
Anacığımın elleriyle kestiği erişteleri ve yaptığı reçelleri...
Buzdolabı eve geldikten sonra kurtardık birkaç lokmamızı.
Rahmetli anam iki şey için her namazında dua ederdi.
Bir buzdolabını icat edene, bir de merdaneli çamaşır makinesini...
Biri çocuklarını açlıktan kurtarmıştı, diğeri de anamı kölelikten.
****
Medeni ülkelerde refah düzeyi milli gelirden aldığı payla...
Yani en az kişi başı gelir 20 bin dolarla ölçülüyor.
Yani dört kişilik bir ailenin evine 80 bin dolar girmesi gerek.
Bu ülkede kaç ailenin evine yılda 20 bin dolar giriyor?
Yirmi bin dolar yaklaşık 90 bin lira yapar.
Ben 35 yıl devlete hizmet edip en üst dereceden emekli oldum.
Ayda 2 bin 700 lira emekli maaşı alıyorum, yılda 32 bin 400 lira eder.
Yani üçte birine ancak sahip olabiliyorum.
Yine de bu ülkede kendimi şanslı olanlardan hissediyorum.
Allah'a şükrediyorum bu imkanlarım olduğu için.
****
Milyonlarca emekli ve asgari ücretli insan var bu topraklarda.
Küçük esnaf var, çoğu zaman siftah yapmadan kapatan.
Köylü var, üç kuruşa iki parça bir şey satmaya çalışan.
Çocuk büyüten, okutan yoksul insanlarla dolu her yanımız.
Fakat biz Türküz ve sahip çıkarız insanımıza.
Dolabımız dolu bile olmasa azı paylaşmayı biliriz.
Buna bakarak ölçmeyin bizim zenginliğimiz veya yoksulluğumuzu.
Hele de buzdolabı var diye zengin mi olduk şimdi.
Dedim ya içine bakın o dolabın.
Ondan sonra çıkıp söyleyin, bu ülkede yoksulluk mu var, refah mı?